top of page

Bir Anti-entelektüel Entelektüel ile Görüşme

Güncelleme tarihi: 9 Eki

Hans-Hermann Hoppe ile Röportaj


Hoppe - Anti-entelektüel

Hans-Hermann Hoppe, gençlik yıllarında sol görüşlüydü. Ancak Böhm-Bawerk’in Marksizm eleştirilerini okuduktan sonra, sisteme karşı ilk şüphe tohumları ekildi ve Zeitgeist’ı [zamanın ruhunu] saran yanılsamayı fark etti. Bir süreliğine, ılımlı bir Popperci ve sosyal demokrat oldu. Bu, onun iktisat ve sosyolojiyi daha derinlemesine inceleme kararlılığının habercisi oldu.


Bu dönemde genç Hoppe, önemli bir sonuca varmış görünüyordu: Sosyal bilimlerde bile, teoremleri “ampirik olarak” çürütülemez veya yanlışlanamaz olan bilimsel alanların varlığını kavramıştı. Araştırmaları onu, iktisadi yasaların a priori olduğu ve dedüktif [tümdengelimli] tasımlama [kıyas ve akıl yürütme] yoluyla izlenebilir olduğu inancına götürdü. Ancak, daha sonra ismini taşıyacak olan geleneğin önde gelen bilgini Ludwig von Mises’in düşünceleriyle tanışması, zaman zaman birbirine düşmanca rakip olan düşünceler arasında kendi yerini anlamasını sağladı. Alman asıllı olan kendisinin de esasında bir “Avusturyalı” olduğunu öğrendi.


Bu doğal entelektüel yatkınlığının farkında olması, Almanya’dan ABD’ye göç etme, yani Mises’in en parlak öğrencilerinden ve en önemli Avusturyalılardan biri olan Murray Newton Rothbard’ın öğrencisi olma kararının ardındaki temel etkendi. Böylece Profesör Rothbard, Hoppe’nın yakın dostu ve en yakın meslektaşlarından biri hâline geldi ve Hoppe, mentoru Rothbard’ın 1995 Ocak ayındaki vefatına kadar onunla dostluğunu sürdürdü.


Profesör Hoppe’nin akıl ve iradeye bağlılıkla dolu vaftize uzanan evrimi, aşağı yukarı böyle başlamıştı. Kendisi bugün Mises Enstitüsü’nün seçkin bir mensubudur ve Handeln und Erkennen (1976), Kritik der kausalwissenschaftlichen Sozialforschung (Criticism of Causal-scientific Social Research: Investigations Into The Foundations of Sociology and Economics, 1983), Eigentum, Anarchie, und Staat (1987), A Theory of Socialism and Capitalism (1989), The Economics and Ethics of Private Property (1993, genişletilmiş 2. baskı: 2006), Democracy: The God that Failed (2001), The Myth of National Defense (editör, 2003) adlı kitapların yazarı olmuş ve ayrıca Review of Austrian Economics dergisinde çok sayıda makale kaleme almıştır; 2004 yılına kadar da The Quarterly Journal of Austrian Economics ve The Journal of Libertarian Studies dergilerinin ortak editörlüğünü, Mises’in Human Action adlı eserinin akademisyenlere yönelik baskısının editörlüğünü ve Rothbard’ın The Ethics of Liberty (1998) adlı eserinin yeni baskısındaki takdimin yazarlığını üstlenmiştir.


Hoppe’nın fikirlerine aşina olan herkes, onu, tereddüt etmeden sosyalizm, komünizm ve faşizm gibi en paradigmatik -izm’lerin yaşayan en keskin eleştirmeni olarak nitelendirecektir. Ayrıca, sosyal bilimlerde uygulanması için büyük ölçüde yetersiz olduğunu düşündüğü “ampirizm” metoduna yönelik eleştirel bakış açısının çorak ve sessiz çölünde de gür bir sese sahiptir. Sosyal olgulara mekanik bir bakış açısının ana akım entelektüellerin alametifarikası hâline geldiği bir çağda, Hoppe kendini “anti-entelektüel bir entelektüel” olarak tanımlayan devasa bir figür olmuştur.


Bu bağlamda, anti-entelektüel entelektüellerin iktisadi, siyasi ve etik konulardaki görüşleri ne kadar yuvarlak ya da kare şeklindedir sorusu ortaya çıkmaktadır. Esasen, bu görüşler üç farklı bilim dalına ilişkin görüşlerine bağlıdır. İktisat alanında Hoppe, iktisadi önermeleri deneyimsel verilerle test etmenin gereksiz ve imkânsız olduğuna inanmaktadır. Ona göre deneyim, yalnızca bir teorinin geçerli (veya geçersiz) olup olmadığını göstermek için kullanılır. Deneyim, iyi yapılandırılmış bir teoremin geçerliliğini ne doğrulayabilir ne de çürütebilir, çünkü nihayetinde bir iktisadi teoremin geçerliliği, insan eyleminin reddedilemez aksiyomunun geçerliliğine dayalıdır - elbette mantıksal uygulamanın, özellikle de tümdengelimli akıl yürütme ve mantıksal çıkarımların kurallarının geçerliliği veya doğruluğu da buna dâhildir. Bu nedenle, iktisadi yasaların deneysel olarak test edilmesi kaynak israfıdır; deneysel verilere dayalı olarak iktisadi yasaların reddedilmesi, zihinsel karışıklığı yansıtan kategorik bir hatadır.


Mises’in izinden giden Profesör Hoppe da epistemolojik ve metodolojik bireyciliğin yılmaz bir savunucusudur. Yalnızca bireyler eylemde bulunur. Bu nedenle, tüm toplumsal olgular mantıksal olarak farklı amaçlara yönelik bireysel eylemlerin sonucu olarak ayrıntılı bir şekilde incelenmeli ve buna göre yeniden ele alınmalıdır. Tüm holistik [bütüncül] açıklamalar bilimsel olmayan yaklaşımlar oldukları gerekçesiyle reddedilmelidir. En iyi ihtimalle bunlar yalnızca birer psödö-açıklamadır. İnsanlar, sürekli değişen dinamik belirsizlik kapsamında hareket ederken, mekanik açıklamalar tüm deneyimsel değişkenlerin bilindiği veya verildiği ya da bu şekilde ele alınması gereken statik koşulları varsayar. Hoppe ve onun gibi düşünen iktisatçılara göre, ekonominin özü tam olarak disequilibrium, yani dengesizlik ve eşitsizlikler meselesidir. Toplum mühendisliği ve dengeye ilişkin mekanik fikirler, ancak ve ancak neyin insan eylemi olarak nitelendirilemeyeceğini ve neyin otomatik ya da robotik davranışlar olduğunu anlamamızı sağladıkları ölçüde yararlıdır.


Hans-Hermann Hoppe’nın, sadece Avusturyacı iktisat içinde değil, aynı zamanda Geleneksel Avusturya Ekolü’nün de en önemli temsilcisi olduğunu söylemek abartı olmaz. Zira, “Avusturyacı iktisat” terimi artık yeterli olmamaktadır, nitekim bu geleneğin çoğu düşünürü de iktisadın sınırlarını aşarak, bilimlerin kesiştiği alanları keşfetme eğilimindedir. Bilimlerin birbiriyle bağlantılı olduğu gerçeği, bizzat Profesör Hoppe’nın pek çok kanıtla katkıda bulunduğu geniş ilgi alanlarında da görülebilir.


Hoppe’nın entelektüel gelenek içindeki pozisyonu, bu özel açıdan da benzersizdir: O, iktisat ile etik arasındaki görünüşte aşılmaz olan Hume yanlısı uçurumu kapatmak konusunda, akıl hocaları Mises ve Rothbard’ın görüşlerini sadece benimsemekle kalmaz, aynı zamanda bu görüşü daha da vurgular ve derinleştirir. Bu büyük başarı, önemli olmasına rağmen bir şekilde ihmal edilen bir bağlantı üzerinden gerçekleştirilmiştir: Bu bağlantı, özel mülkiyet etiğidir. Hoppe, Rothbard gibi, özel mülkiyet haklarının birçok iktisadi ve etik sorunun çözümünün temelini oluşturduğuna mutlak olarak inanmaktadır.


Siyaset alanında Profesör Hoppe, geleneksel monarşilerin demokrasiden daha az kötü bir seçenek olduğuna inandığı için, özgürlük savunucuları arasında bile biraz provokatif bir duruşa sahiptir. Dahası, Mises’in görüşlerine yakınlık duymasına rağmen, onun asgari veya minimalist devlet anlayışını reddeder. Hoppe, bu anlayışın tutarsız olduğunu ve devletin rolüne ilişkin bu inancın, toplumsal refahı teşvik etmeye yönelik gerçek çabalarla bağdaşmadığını düşünür. Ayrıca, minimalist devletin bile yine de doğası gereği her şeye kâdir olma eğilimine veya totaliter yönetime doğru geçiş eğilimine sahip olduğunu savunmaktadır.


Profesör Hans-Hermann Hoppe, uzun yıllardır ders verdiği Las Vegas’taki Nevada Üniversitesi’nden erken emekli olmayı planlamaktadır. Aşağıda da Jakarta merkezli bir özgürlük dergisi olan Reason & Will’in yazarı tarafından kendisiyle yapılan e-posta görüşmesinin bir ürünü yer almaktadır.


Reason & Will: Son e-postanızda bir süredir başka bir yerde olduğunuzu belirtmiştiniz; şu anda hâlâ yurt dışında mısınız?


Hans-Hermann Hoppe: Şu anda Bodrum, Türkiye’deyim ve Mülkiyet ve Özgürlük Derneği’nin (propertyandfreedom.org) yaklaşan geleneksel yıllık konferansı için hazırlıklar yapıyorum.


R&W: Günlük rutininiz nasıldır? Hangi dersleri vermektesiniz?


HHH: Las Vegas’taki Nevada Üniversitesi’nde düzenli olarak Mikroekonomi, Para ve Bankacılık ve Karşılaştırmalı Ekonomi Sistemleri dersleri verdim. Şu anda izinliyim ve kendimi tamamen özel akademik çalışmalara adamak için buradan emekli olmayı planlıyorum.


R&W: En sevdiğiniz filozoflar, düşünce adamları veya yazarlar kimlerdir?


HHH: En sevdiğim düşünce adamları Ludwig von Mises ve yaşamının son on yılında (1985-1995) çok yakın olduğum Murray N. Rothbard’dır. Felsefeciler arasında, felsefe içindeki rasyonalist geleneğin temsilcilerine daha çok yakınlık duyuyorum. Bundandır ki örneğin, Brand Blanshard ve Karl-Otto Apel’den (her ikisi de iktisat hakkında pek bir şey bilmiyorlar) oldukça fazla şey öğrendim.


R&W: Profesör, hayatta en çok değer verdiğiniz üç şey nedir?


HHH: Doğruluk, adalet ve güzellik.


R&W: Ve en çok tiksindiğiniz üç şey nedir?


HHH: Doğruluk, adalet ve güzelliğin tam tersi olan şeyler. Daha spesifik olmak gerekirse: “politik doğruculuk”, ahlâki açıdan alçaklaşma ve korkaklaşma ve son olarak oportünizm [fırsatçılık].


R&W: Nobel İktisat Ödülü komitesinde yer aldığınızı varsayalım; sizce bu ödülü kim hak ederdi? Lütfen kendinizi hariç tutun.


HHH: Ludwig von Mises Enstitüsü ile ilişkili önde gelen isimlerden herhangi biri olabilir. Ancak, aday gösterme komitesi devletçilik yanlısı kişilerden oluşmaktadır ve ödülün kendisi İsveç Merkez Bankası tarafından tesis edilmiştir. Bu nedenle, Misesyen iktisatçılar tavizsiz serbest piyasa savunucuları oldukları ve özellikle her türlü parasal sosyalizme (yani merkez bankalarına) karşı durdukları için, bu ödülü kazanma olasılıkları neredeyse sıfırdır.


R&W: Neden onları aday gösterirdiniz?


HHH: Çünkü Misesyen, yani Avusturo-liberteryen iktisatçılar, serbest piyasaların işleyişini ve hükümetlerin (devletlerin) servet ve genel refahın oluşumu üzerindeki zararlı etkilerini en iyi şekilde kavrayanlardır. Bu durum, Mises ve onun izinden giden iktisatçıların, sosyalizm, modern yeniden dağıtımcı refah devleti ve özellikle hükümet kontrolündeki kâğıt para rejimleri ve merkez bankacılığının sonuçlarını tahmin etmede açık ara en iyi sicile sahip olmalarıyla kanıtlanmaktadır.


R&W: Okuyucularımız için ampirizm [deneycilik] hakkında birkaç şey söyleyebilir misiniz?


HHH: Ampirizmin oldukça uygun olduğu bilimsel araştırma alanları elbette mevcuttur: Örneğin ampirik doğa bilimleri ve biraz farklı bir biçimde tarih de bunlara dâhildir. Ancak mantık, matematik, geometri ve özellikle iktisat gibi alanlarda ampirik yöntem tamamen uygunsuz ve hatta yanıltıcıdır. Genellikle rasyonalist filozoflar ve bilhassa Misesyen iktisatçılar, ampirist yöntemin “gereğinden fazla bir kapsama sahip olmasını ve aşırı yaygınlaşmasını” eleştirmektedirler. Onlar, farklı entelektüel araştırma yöntemlerinin insan bilgisinin farklı alanlarına uygulandığını ve “teori”nin “tarih”ten daha başat olduğunu, yani mantığın deneyimi “yendiğini” veya başka bir deyişle, mantıkla çelişen deneyimin entelektüel karışıklık ve kafa karışıklığının sonucu olduğunu ısrarla savunurlar.


R&W: Peki, şimdi siyasi konulara geçelim. LewRockwell.com’da okuduğumuz makalelerinizden birinde, “Demokrasi Neden Kötü İnsanları Çeker?” sorusu ele alınıyordu. Bu konuyu kısaca özetleyebilir misiniz?


HHH: Doğru, âdil ve güzel olanın ne olduğu halk oylamasıyla belirlenmez. Her yerde kitleler cahil, dar görüşlü, kıskançlıkla motive olmuş ve kandırılmaları kolay insanlardan müteşekkildir. Demokrasi sisteminin politikacıları, seçilebilmek için bu kitlelere hitap etmelidir. Kim en iyi demagog ise mutlaka o kazanacaktır. Dolayısıyla demokrasi, neredeyse zorunlu ve kaçınılmaz bir biçimde, gerçeğin, adaletin ve güzelliğin çarpıtılıp saptırılmasına önayak olacaktır.


R&W: Bu bağlamda, demokrasiye geçiş sürecinde olan Nepal hakkında ne düşünüyorsunuz?


HHH: Nepal hakkında pek bir şey bilmiyorum. Ancak Nepal’de geleneksel monarşiden modern demokrasiye geçişin, durumu daha da kötüleştireceğine dair güçlü endişelerim var. Çünkü demokrasi, kısa vadeli düşünceyi teşvik edecektir ve ABD ile Avrupa’yı giderek daha fazla kasıp kavuran, yeniden dağıtımcı refah devleti politikalarının aynısının uygulanmasına yol açacaktır.


R&W: Sub-prime mortgage [yüksek riskli konut kredisi] krizi ve günümüzde hızla yükselen küresel gıda fiyatları göz önüne alındığında, Avusturyacı İş Döngüsü Teorisi hakkında ne düşünüyorsunuz?


HHH: Sub-prime mortgage krizi, Avusturyacı İş Döngüsü Teorisi’nin güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Eğer “havadan” ek krediler yaratarak (gerçek ek tasarruflar yerine, sadece kredi piyasasına daha fazla kâğıt para basıp pompalayarak) faiz oranını yapay biçimde düşürürseniz, o zaman halkın genelinin gözünde bir yanılsama yaratmış olursunuz: Diğer bir deyişle, yatırım amaçlı kullanılabilecek fonların gerçekte olduğundan daha fazla olduğu yanılsaması (bir servet yanılsaması) vuku bulur. Sonraki kriz, sadece bu yanılsamayı ortaya çıkarır. Daha fazla para, bir toplumu gerçekte olduğundan daha zengin yapamaz, sadece servetin yeniden dağıtılmasına yol açabilir, yani toplumdaki bazı insanları ancak diğerlerini fakirleştirerek daha zengin hâle getirebilir. Gıda fiyatlarına gelince: Fiyatlar talep, arz ve genel parasal koşullar (para arzı) tarafından belirlenir. Dünya nüfusunun artması (ve genel olarak dünya nüfusunun daha müreffeh hâle gelmesi) nedeniyle gıda talebi artmaktadır ve bu da gıda fiyatlarının yükselmesinin nedenlerinden biridir. Bir başka nedeni de hükümet regülasyonları ve tarımsal üretime getirilen -örneğin Batı’daki sözde çevreci kısıtlamalar veya Zimbabve’deki özel mülkiyetli arazilerin müsaderesi ve “sosyalizasyonu” gibi- kısıtlamalar nedeniyle gıda arzının (normalde olabileceğine kıyasla) azalmasıdır. Üçüncü bir neden de hükümet (merkez bankası) tarafından üretilen kâğıt para arzının (enflasyon) her yerde sürekli artmasıdır.


R&W: Mises.org forumunda, yeni bir kitap üzerinde çalıştığınız yönünde söylentiler dolaşıyor. Bu doğru mu?


HHH: Evet, büyük bir kitap projesi üzerinde çalışıyorum ve bu projenin tamamlanmasının en az 5 yıl süreceğini tahmin ediyorum [burada sözü edilen müstakbel kitap, röportajdan dört yıl sonra, 2012 yılında çıkacak olan The Great Fiction’dır]. Bu kitapta öncelikle, epistemoloji ve etik veya daha genel olarak insan rasyonalitesinin doğası alanlarında (kariyerimin başlarında Almanca, daha sonra İngilizce olarak) yaptığım önceki çalışmalarımı yeniden ifade etmek ve detaylandırmak istiyorum; ve ardından, insanlık tarihini (tarih öncesi, avcı-toplayıcı toplumlar, tarım toplumları, sanayi toplumları) sistematik ve disiplinlerarası bir şekilde yeniden yapılandırarak, birkaç yıl önce Mises Enstitüsü’nde verdiğim (ve internette de bulunan) 10 derslik Ekonomi, Toplum ve Tarih [Economy, Society, and History ve kitaplaştırılmış hâli] serisinde ilk kez ortaya attığım fikirleri genişletmek istiyorum.


R&W: Sadece birkaç cümleyle, Avusturyacılığın geleceğine dair öngörü ve beklentilerinizi özetleyebilir misiniz?


HHH: Avusturyacı düsturun temsil ettiği gerçeğin, eninde sonunda yalan ve yanılsamaya karşı galip geleceğini ummaktan başka bir şey yapamam. Ancak öyle sonuçlanmayacak olsa bile, elimden geldiğince bunun için mücadele etmeyi görevim olarak görüyorum.


R&W: Profesör Hoppe, bu röportaj için bir kez daha çok teşekkür ederim.


HHH: Rica ederim. Umarım yardımcı olmuşumdur.



Hans-Hermann Hoppe 2 Eylül 1949’da Batı Almanya’nın Peine kentinde doğmuş, Saarbrücken’deki Saarlandes Üniversitesi’nde, Frankfurt am Main’daki Goethe Üniversitesi’nde ve Ann Arbor’daki Michigan Üniversitesi’nde Felsefe, Sosyoloji, Tarih ve Ekonomi alanlarında eğitim görmüştür. 1974’te Felsefe alanında doktorasını ve 1981’de Sosyoloji ve Ekonomi alanlarında Habilitasyon’unu Frankfurt am Main’daki Goethe Üniversitesi’nden almıştır. Çeşitli Alman üniversitelerinin yanı sıra Bologna, İtalya’daki Johns Hopkins Üniversitesi Bologna İleri Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde ders vermiştir. 1986 yılında Murray Rothbard’ın yanında çalışmak üzere Almanya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne göç edip Rothbard’ın Ocak 1995’teki vefatına kadar yakın çalışma arkadaşı olarak kalmıştır. Avusturya Okulu’na mensup bir ekonomist ve liberteryen/anarko-kapitalist bir filozof olan Profesör Hans-Hermann Hoppe, Las Vegas Nevada Üniversitesi’nde (UNLV) Emeritus Ekonomi Profesörlüğü’nün ardından Alabama’nın Auburn kentinde bulunan Mises Enstitüsü’nde Seçkin Kıdemli Öğretim Üyeliği, Property and Freedom Society’nin (Mülkiyet ve Özgürlük Cemiyeti) kuruculuğu ve başkanlığı, 2005 ve 2009 yılları arasında The Journal of Libertarian Studies’in (Liberteryen Çalışmalar Dergisi) baş editörlüğü ve Royal Horticultural Society’nin (Kraliyet Hortikültür Cemiyeti) ömür boyu üyeliği gibi onur ve unvanlara sahiptir. Profesör Hoppe, ekonomist Dr. A. Gülçin İmre Hoppe ile evlidir ve eşiyle birlikte İstanbul’da ikamet etmektedir. Felsefe, ekonomi, tarih, politika ve sosyal bilimler üzerine hem Alman hem de İngiliz dillerinde sayısız makale ve kitabın yazarı olan Profesör Hoppe ile irtibata geçmek için HansHoppe.com’u ziyaret edebilir veya direkt e-posta adresine yazabilirsiniz.

Çevirmen: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı, HansHoppe.com’da yayınlanan “Interview with Hans-Hermann Hoppe, an Anti-Intellectual Intellectual” başlıklı röportajın tercümesidir.

Yorumlar


Yazı: Blog2 Post
bottom of page