top of page

Mises’in İktisadî Hesaplama Teorisi Bugün Neden Hâlâ Geçerliliğini Koruyor?

Antony P. Mueller - 06.02.2023


Ludwig von Mises’in sosyalizmde iktisadî hesaplama sorununa ilişkin çalışmasının 1920’de yayınlanmasına kadar, sosyalist ekonominin iktisadî yönüne ilişkin bilimsel açıdan yararlı bir analiz mevcut değildi. Mises bu çalışmasıyla ve bu çalışmayı Die Gemeinwirtschaft adlı kapsamlı incelemesinde geliştirerek (1922 ve 1932’de orijinal dilinde genişletilmiş ve 1951’de Socialism: An Economic and Sociological Analysis adıyla İngilizce yayımlanmıştır), üretim araçlarının özel mülkiyetinin olmaması nedeniyle sosyalizmde rasyonel iktisadî muhasebenin mümkün olmadığını kanıtlamıştır.


Bu saptama bugün de geçerliliğini korumaktadır. Mises’in iktisadî rasyonalite ilkesi sadece tam teşekküllü bir sosyalist sistem için değil, karma ekonomiler için de geçerlidir; üretim araçlarının özel mülkiyetinden ve piyasa fiyatlarına dayalı parasal hesaplamadan uzaklaşılan her adım, ekonomiyi iktisadî rasyonaliteden uzak bir yola sokar.


Para ve Piyasaların Rolü

Eğer bu faaliyet bir hanenin ya da basit faaliyetlerin sınırlarını aşıyorsa, para iktisadî faaliyet için vazgeçilmezdir. İş bölümüne dayalı bir toplumun paraya ihtiyacı vardır çünkü bireylerin iktisadî faaliyetlerinin koordinasyonu, iktisadî eylem için sinyal işlevi gören fiyatları gerektirir. Mises’in dediği gibi: “Para bir değer ölçüsü olmadığı gibi, bir fiyat ölçüsü de değildir. Değer parayla ölçülmez. Fiyatlar da parayla ölçülmez; fiyatlar paranın üzerine kuruludur.”


Paranın bazı eksik yönleri vardır, ancak iktisadî yaşamın pratik amaçları doğrultusunda para, iktisadî işlemler için yeterince iyi işlemektedir. Parasal hesaplama olmadan, rasyonel iktisadî faaliyet imkânsız olurdu. Parasal hesaplamanın yetersizliği, iktisadî hesaplamanın öznel kullanım değerine değil, mübadele değerine dayanmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, parasal hesaplama hayatın tüm yönlerine uygulanmamalıdır.


Ancak parasal hesaplama, bir ekonomide faaliyet gösteren kişiye, iktisadî olasılıkların bolluğu içinde yolunu bulması için bir rehber sağlar. Parasal fiyatlar, bireysel öznel değer yargılarının gelişmiş ekonomideki geniş bir piyasa malları yelpazesine yayılmasını sağlar. Böylece para, değeri kişisel deneyimin sınırlı kapsamının ötesinde hesaplanabilir kılar ve ticarî olasılıkları anlık tüketimin ötesinde sermaye mallarının üretimine kadar genişletir.


Parasal hesaplama olmadan, geniş kapsamlı bir süreç olarak tüm üretim “kör karanlıkta kalır ve önünü göremezdi”. İktisadî faaliyette bulunan insan, gelişmiş bir ekonominin tipik özelliği olan üretimin uzun dolambaçlı yollarına karşı kör olurdu. Para olmasaydı, insan aklı ara ürünlerin ve üretim olanaklarının kafa karıştırıcı çokluğuyla baş edemezdi. Göz önünde bulundurulması gereken tüm prosedür ve mekân sorunları karşısında insan nereye yatırım yapacağını şaşırırdı.


İktisadî hesaplamanın parasal terimlerle yapılması iki koşulun yerine getirilmesini gerektirir. Birinci koşul, hem tüketim mallarının hem de ara malların piyasa ekonomisine dâhil olmasıdır. Mübadele ilişkileri piyasalarda gerçekleşmelidir. İkinci koşul da mal fiyatları için ortak bir payda oluşturmak üzere bir mübadele aracının kullanılmasıdır.


Planlı Ekonomide Rasyonel Hesaplamanın İmkânsızlığı

Sosyalist sistemde olduğu gibi, serbest piyasalar ya da üretim araçlarının özel mülkiyeti mevcut değilse, Mises’in açıkladığı gibi, rasyonel iktisadî hesaplamalar yapmak imkânsız hâle gelir:


Sosyalist topluluğun durumunu düşünün. İnsanların çalıştığı yüzlerce ve binlerce atölye vardır. Bu atölyeler esas olarak üretim araçları ve yarı mamul ürünler üretirken, çok azı kullanıma hazır mallar üretmektedir. Bütün bu imalathaneler birbiriyle bağlantılıdır. İktisadi mallar tüketime hazır hâle gelene kadar bu tesislerde birbiri ardına elden geçirilir. Ancak sosyalist ekonomi yöneticisi bu sürecin huzursuz dişlileri arasında doğru yolu bulma imkânından yoksundur. ... Yönetimin şu ya da bu üretim türünün daha avantajlı olduğunu bilme imkânı nedir? En iyi ihtimalle, üretimin nihai kullanılabilir sonuçlarının nitelik ve niceliğini karşılaştırabilir, ancak bunların üretiminde harcanan çabaları nadiren karşılaştırabilecektir. Piyasadaki katılımcılar, tüketici rolleri çerçevesinde, tüketimde kullanılmaya hazır malların öncelik sıralamasını belirlerler. Üretici rolleri ile işadamları da en yüksek getiriyi vaat eden sermaye mallarını seçerler. Bu şekilde, sadece tüketim malları değil, üretim malları da mevcut aciliyetlere ve üretim teknolojisinin belirli durumuna göre bir sıralamaya tâbi tutulur. Bu iki değerlendirme sürecinin karşılıklı etkileşimi, üretimde olduğu kadar tüketimde de iktisadî ilkenin her yerde geçerli olmasını sağlar.


Sosyalist bir ekonomide bu temel koşullar eksiktir. Planlama otoritesi hangi malların en acil ihtiyaç olduğunu tahmin edebilse de, sadece tüketicinin ekonomik bütçesine denk düşen kısmı tespit edebilir. Diğer kısım, yani üretim araçlarının ölçümü ve değer tespiti, planlamacıların bilgisinden kaçar. Planlama otoritesinin üretim araçlarının toplamının değerini belirleyebileceği ve planlamacıların da tek bir üretim aracının değerini belirleyebileceği doğrudur, ancak planlama komitesi bu tahminleri tek tip bir fiyata bağlayamaz. Bu, fiyatların ortak bir ifadeye, yani paraya dayandırılabildiği bir piyasa ekonomisinin varlığını gerektirir.

Planlı ekonominin efendilerinin, iradeleri ne kadar güçlü olursa olsun, üretim ve tüketimi, sermaye toplamı korunacak ve elde edilen fazlalıklar tüketicilere fayda sağlayacak şekilde denkleştirmek için gerekli hesaplamaları yapmaları mümkün değildir.


Sermaye Hesaplaması

“Sermaye” kavramı iktisadî muhasebede sağlam bir yere sahiptir. Ticaret ekonomisinin sermayesi, sermaye varlıklarının parasal değerlerle ifade edilen bir özetidir. Bu tür mal varlığı özetleri ve bunların düzenli olarak gözden geçirilmesi, mal varlığının değerinin zaman içinde nasıl değiştiğini belirlemeyi mümkün kılar. Sermaye kavramının kökeni iktisadî hesaplamalara dayanır. Sermayenin kaynağı, Mises’in ifadesiyle “eylemin kalifiye bir şekilde akılcı kılınmasının bu en asil aracı” olan sermaye muhasebesidir.


Sosyalist bir ekonomide olduğu gibi piyasalar, ortadan kaldırıldığında ya da günümüzün “karma ekonomilerinde” olduğu gibi devlet müdahalesi ve parasal manipülasyonla aşındırıldığında, sermaye hesaplaması iktisadî rasyonalitenin bir aracı olarak temelini kaybeder. Mülkiyet haklarının erozyona uğraması ve diğer devlet müdahalelerinin şiddeti arttıkça sermaye ve kaynakların yanlış tahsisi de artar. Üretkenlik azalır ve yaşam standardı düşer.


Bu durumda kapitalizm, paranın hesaplama için kullanıldığı, böylece üretime ayrılan mal miktarının sermaye olarak özetlenebildiği ve parasal değerine göre hesaplanabildiği iktisadî üretim biçimidir. Kapitalist ve sosyalist üretim arasındaki ayrım ve dolayısıyla kapitalizm ve sosyalizm arasındaki fark burada yatmaktadır. Sosyalizm, üretim mallarının özel mülkiyetinin ortadan kaldırılması nedeniyle kaçınılmaz olarak sermaye hesaplamasının yapılamamasıyla tanımlanır. Buna karşılık, kapitalist üretim tarzı, sermayenin değerindeki değişiklikleri ölçmek ve değerlendirmek için parasal hesaplama kullanarak belirli iktisadî eylemlerin başarısını veya başarısızlığını belirlemekten ibarettir.


Temel mesele olan iktisadî hesaplamayı dikkate almadıkları için, sosyalist ekonominin diğer tüm analizleri noksan, geçersiz ve hatta değersizdir. Nitekim Karl Marx’ın sosyalizmin iktisadî fizibilitesini hiçbir zaman analiz etmemesi ve hatta takipçilerine de bunu yasaklaması, sosyalist hareket üzerinde yıkıcı bir etki yaratmıştır. Böylece Marksizm, bir hayal dünyasından ibaret olmayan bir sosyalizm kavramı geliştiremeden kapitalizmi eleştirmenin saf negativizmine saplanıp kalmıştır.


Sonuç

Piyasa işlemleri ve faaliyetleri olmadan fiyatlandırma, fiyatlandırma olmadan da iktisadî muhasebe olmaz. Her iki koşul da rasyonel iktisadî hesaplama için gereklidir ve sadece tüketim mallarının değil, üretim mallarının da özel mülkiyetine dayalıdır. Karma ekonomi de dâhil olmak üzere, özel mülkiyet, serbest piyasa ve sağlam parasal düzen ilkelerinden sapan her ekonomik sistem, iktisadî rasyonalitenin azalmasından zarar görecektir. Bunun sonucunda da hem üretkenlik hem de yaşam standardı düşecektir.


 

Dr. Antony P. Mueller, şu anda Brezilya'da, Federal University of Sergipe (UFS)’de ders veren bir Alman ekonomi profesörüdür. İrtibat kurmak isterseniz e-posta yazabilir veya Facebook’una, Twitter’ına, Tumblr’ına, Medium’una, bloguna ve YouTube kanalına göz atabilirsiniz.

Çevirmen: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı Mises.org sitesinin “Why Mises’s Theory of Economic Calculation Still Is Relevant Today” adlı yazısından tercüme edilmiştir.
226 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


Yazı: Blog2 Post
bottom of page