13/09/2022 - Erdi Serdar
Hayata dair bilgilere nasıl ulaşırız? Bir bilginin doğru veya yanlış olduğunu kesin olarak tespit edebilir miyiz? Hangi önermelerin doğru veya yanlış olduğuna nasıl, neye göre karar verebiliriz? Özellikle iktisatta bir bilgiyi doğrulamak için onu test etmek, deneyimlemek gerekir mi? Test etmek ve deneyimlemek ne zaman doğru, ne zaman gereksiz ve yanlış bir yöntemdir?
I. “A priori” vs. “A posteriori”
Doğru bilgiye ulaşmada 2 temel yöntemin olduğu kabul edilir. Deneyimleyerek, yani a posteriori bir şekilde öğrenebileceğimiz gibi akıl yürüterek, yani a priori bir şekilde doğruya ulaşmamız mümkündür. Örneğin fizikte a posteriori yöntemlerle doğru bilgilere ulaşmaya çalışırız. A priori bilgi şu anlama gelir: Önermeyi oluşturan kelimelerin anlamını bir kez kavradığımız anda artık o cümlenin doğru veya yanlışlığına akıl yürüterek karar verebiliriz; doğrulamak veya yanlışlamak için test etmeye, tekrar deneyimlemeye gerek yoktur.
Bir doğruluk iddiası içeren önerme aynı zamanda analitik veya sentetik olabilir. Analitik önermeler gerçek hayata uygulanmayan, tanımları gereği doğru olan önermelerdir. Kelimeleri nasıl tanımladığımızla alâkalıdır. Örneğin; “Bekar insanlar evli değildir” cümlesi tanımı gereği doğrudur. Sentetik önermeler dış dünyayı ilgilendirir. Örneğin; “Şu anda üstümde kırmızı bir gömlek var”.
Yukarıdaki tablodaki A, B ve C’den ziyade D’nin var olup olmadığı hakkında şüpheler vardır. Asıl büyük tartışma C ve D arasındadır. Her kategoriyi kısaca inceleyelim.
A: Hem analitik hem de a posteriori önermelerin var olup olmadığı tartışmalı olsa da kimileri var olduğunu iddia eder. Konuştuğumuz dille alâkalı örneklerin bu kategoriye girebileceği söylenir. Örneğin; dilleri öyle bir kullanmalıyız ki ‘red’ dediğimiz zaman ‘kırmızı’yı kast ettiğimiz anlaşılmalı. Bunu a posteriori bir şekilde, yani deneyimleyerek öğrenebiliriz; ancak “Red = kırmızı” şeklindeki önerme analitik olacaktır. Zira doğru ve yanlışlığı kelimelerin tanımıyla alâkalıdır.
B: Analitik a priori önermelere örnek olarak yukarıda yazdığım “Bekar insanlar evli olmayan insanlardır” cümlesi örnek gösterilebilir. Cümlenin doğruluğu kelimelerin anlamlarına bakılarak tespit edilebilir (analitik) ve aynı zamanda bunu doğrulamak için test etmeye, deneyimlemeye gerek yoktur (a priori). Bir insanın “Dur bakalım bütün bekar insanlar evli olmayan insanlar mıdır? Gidip test etmemiz gerekir” demesi absürttür. Böyle bir cümle nasıl test edilebilir? Bütün bekar insanları tek tek inceleyip evli olup olmadıklarına bakmak ne kadar doğru bir yöntemdir? Görüleceği üzere analitik a priori önermeyi ortaya atan insanın söylediğinin doğru veya yanlışlığını test etmeye gerek olmadan anlayabiliriz.
C: Bu kategorinin varlığıyla ilgili şüphe yoktur. Bir cümle hem dış dünyayla ilgili olup hem de test etmeye, deneyimlemeye muhtaç olabilir. Örneğin; “Yunanistan’daki insanlar Türkiye’deki insanlara göre daha fazla rakı tüketir”. Bu cümle sentetiktir, çünkü dış dünyayla ilgilidir ve kelimelerin tanımları gereği doğrudur veya yanlıştır denemez. Bu cümle aynı zamanda a posterioridir, çünkü doğru veya yanlışlığını tespit etmek için gidip test etmek gerekir.
D: Asıl tartışmalı mesele D’nin varlığına yöneliktir. İnsanların önemli bir kısmı sentetik a priori önermelerin varlığını reddeder. Bu yazının konusu ise D’nin mümkün olduğuna yöneliktir. Sentetik a priori önermeler hem dış dünyayı ilgilendiren hem de doğruluğundan veya yanlışlığından emin olmak için test etmeyi gerektirmeyen önermelerdir. Bu önermelerin anlamları bir kez akılla veya deneyimle kavrandığı anda artık o önermelerin doğruluğu veya yanlışlığı için tekrar test etmek veya deneyimlemek gereksizdir (kimi zamanlarda ise imkânsızdır). Önce iktisat dışındaki sentetik a priori önermeleri inceleyelim.
Hiçbir objenin yüzeyi aynı anda hem tamamen kırmızı hem de tamamen mavi olamaz.
Bir üçgenin iç açılarının toplamı 180 derecedir.
Bir açısı 90 derece olan üçgenin dik kenarlarının karelerinin toplamı, diğer kenarın karesine eşittir (a² + b² = c²).
İnsan, aynı anda farklı ortamlarda fiziken bulunamaz.
Yukarıdaki cümleler, anlamları bir kez kavrandığında artık test edilmeye gerek olmayan cümlelerdir. İlk cümlenin doğruluğundan emin olabilmek için gezegendeki diğer objeleri bulup renklerini test etmeye gerek yoktur. Bir üçgenin iç açılarının toplamını test etmek elbette mümkündür. Ancak çıkan sonuç, test edip etmemekten bağımsız olarak 180’dir. Bu bilginin doğruluğu artık deney yapmaksızın ortaya konabilir ve herkes tarafından kabul edilir.
II. Doğruluğu Kesin Olan İktisadî Önermeler
a) Gönüllü olarak takas ilişkisine giren iki bireyden her biri, takas sonucunda kâr etmiş olmayı umarak takas eyleminde bulunmuşlardır.
b) Ellerindeki malları takas eden iki taraf için takas edilen malların değeri farklıdır.
Eylemde bulunan her insan, seçmiş olduğu o eylemin diğer her türlü seçenekten daha faydalı olduğunu düşünür. Eğer böyle düşünmeseydi, eylemde bulunmazdı. Takas eyleminde bulunan insan için elinden çıkarmış olduğu mal, elde etmiş olduğu maldan daha az değerlidir. Eğer böyle olduğunu düşünmeseydi, en başta o takas işlemini gerçekleştirmezdi. Elindeki malın daha değerli olduğunu düşünen biri, neden o malı elinden çıkarıp daha değersiz bir malı elde etmeye çalışsın ki? Gönüllü takas eyleminden sonra taraflardan birinin beklediği faydayı alamaması farklı bir zamanı ve olguyu ilgilendirir. Tarafların en başta gönüllü olarak o takası gerçekleştirmesi, her ikisinin de fayda beklediği sonucuna bizi mecburen götürür. Bir zaman sonra kişinin duygularının, çevresinin, elde ettiği maldan aldığı zevkin veya başka bir şeyin değişmesi, takas eyleminin fayda beklentisiyle yapılmış olduğu gerçeğini değiştirmez.
Aynı şey, parayla gerçekleştirilen herhangi bir alış veriş için de geçerlidir. Paranın miktarından bağımsız olarak, x para vererek y ürününü alan kişi için y ürünü, x miktar paradan daha değerlidir. Takasın diğer tarafı için ise x miktardaki para, y ürününden daha değerlidir.
Takasta bulunan iki insan da karşısındaki insandan almış olduğu mala, kendi elinden çıkardığı maldan daha fazla değer veriyor. Aksi takdirde takas eylemini gerçekleştirmezlerdi.
Yukarıdaki cümleleri test etmek mümkün müdür? Bir insan nasıl olur da yukarıdaki cümlelerin doğru olup olmadığını test etmeye kalkabilir? Bunun için uygun bir yol var mıdır? Gidip de takasta bulunan her insana tek tek “sen bu takas eylemini daha iyi olduğunu düşündüğün bir konuma geçmek için mi yaptın?” diye sormak mı gerekir?
Yukarıdaki cümleler sentetik a priori özelliktedir ve doğruluklarını anlayabilmemiz için test etmemize gerek yoktur. Sadece kelimelerin anlamlarıyla ilgili olmayıp dış dünyayla ilgili bize oldukça faydalı bir bilgi sunar (sentetik) ve aynı zamanda test edilmeye muhtaç değildir (a priori).
c) Azalan marjinal fayda (arz-talep?): Malın miktarı arttıkça, o malın bir biriminden elde edilen fayda azalır.
İnsan, elde ettiği ilk birim suyu içmek için kullanır. İkinci birim suyu temizlik için, üçüncü birim suyu evcil hayvanına vermek için, dördüncü birim suyu çiçekleri için kullanır ve bu böyle devam eder. Suyun birimlerini ne için kullanırsa kullansın artık daha fazla birim sudan fayda sağlamadığı bir an mutlaka gelecektir. Örneğin 6. birim sudan sonrası artık o kişi için o an gereksizdir. Öyleyse o noktadan sonra su artık o kişi için değersizdir. Kişi, başka ürünlere yönelerek hayatını kendince makul bir şekilde devam ettirmeye çalışır.
Aynı mantık başka bir mal için de geçerlidir. Bir insan bir malın sonsuz miktarını elde edemeyeceği gibi sonsuz miktarının her biriminden aynı faydayı sağlayamaz. Er ya da geç o mal artık o kişi için faydasız olacaktır. Arz-talep yasası denen kavramın temelinde azalan marjinal fayda yatar. Neden bir mala olan talep aynı iken o malın arzı (toplam miktarı) artarsa malın fiyatı düşer? Çünkü o malın birim miktarı arttıkça insanların o maldan elde edeceği tatmin duygusu azalacağı için artık daha az para ödemeye istekli olacaklardır.
Marjinal fayda ve arz-talep yasası bu sebeple sentetik a prioridir. Yani bu önermenin doğruluğunu anlamak için test etmek gerekmez. Kaldı ki test etmek istense bile nasıl yapılacaktır? Alış veriş yapan her insana gidip o maldan ve malın sonraki birimlerinden aldığı fayda, tatmin hissi mı sorulacaktır? Bu bilgi test etmeye çalışmak hem gereksizdir hem absürttür. Bir malın fiyatında değişiklik meydana gelmişse, fiyatı belirleyen arz-talep dengesinde bir değişiklik olduğu kesindir.
d) Asgari ücretin artırılması, ceteris paribus (diğer her şey sabitken), istihdam oranını artırmaz.
Farz edelim ki yarın asgari ücretin 1 milyon lira olmasına karar verildi. Bunun sonucunda istihdamın artmayacağı, aksine işsizliğin artacağı kesindir. Çünkü artık 1 milyon lira değerinde olmadığı düşünülen işçiler, şirketler tarafından istihdam edilmeyecektir. Kaldı ki böyle uç bir senaryoda çok az sayıda kişi (belki de sıfır) 1 milyon liraya istihdam edilecektir.
Farz edelim ki asgari ücretin 100 bin lira olmasına karar verildi. Yukarıdaki mantık bire bir geçerlidir. 100 bin lira değerde olmadığı düşünülen işçiler piyasadan dışlanmış olacaktır.
Farz edelim ki asgari ücret 5 bin lira olarak kabul edildi. Mantık yine aynıdır. 5 bin lira değerde olmadığı düşünülen insanlar (genelde tecrübesizler, yetenekli ve eğitimli olmayan insanlar, azınlıkta kalan insanlar) artık piyasanın dışında kalacaktır. Çünkü 5 bin liranın altında ücret vermek suç olarak düzenlenmiştir.
Öyleyse herhangi bir asgari ücret düzenlemesi, belirlenen miktarın altında olduğu düşünülen insanları piyasa dışında bırakır. Asgari ücretin istihdamı artırmadığı kesindir ve çok büyük ihtimalle işsizliğe sebep olacaktır. Ancak deneyci bir iktisatçı bu bilgi için veri, test, deney talep edecektir. Peki bu yukarıda kurduğum mantık nasıl test edilebilir? Asgari ücret yükseltildikten sonra, asgari ücretin yükseltilmediği duruma göre (ceteris paribus) istihdamın artıp artmadığı nasıl tespit edilecektir? Zaten asgari ücret yükseltildikten sonra diğer her şey sabit değildir. Asgari ücret artışının istihdama olan etkisi test etme yöntemiyle direkt olarak tespit edilemez. Verilere bakınca asgari ücret artışının istihdamı artırdığı izlenimi edinilebilir; ancak istihdamın artma sebebi belki de yeni açılan fabrikalardır. Yeni fabrikalar asgari ücretin yükseltilmediği durumda açılsaydı ortaya çıkan o istihdam yine oluşacaktı. Asgari ücret engeli artırılmadığı için üstüne daha fazla insan iş sahibi olacaktı. Asgari ücretin istihdama etkisi bu sebeple a priori olarak bilinebilir; test etmek gereksizdir ve çoğu zaman imkânsızdır.
Piyasaya dayatılan en düşük maaş sınırı, o sınırın altında piyasa değeri olan insanların dışlanmasına sebep oluyor.
e) Mevcut malların miktarı sabitken para miktarını artırmak, ceteris paribus, malların fiyatlarında artışa sebep olur.
Farz edelim ki bir gün içinde piyasadaki para miktarını 100 katına çıkardık. Her bir para ünitesinin değerinin azalacağı, yani malların fiyatlarının artacağı kesindir. Zira arz-talep kuralı, para için de geçerlidir. Farz edelim ki 10 katına veya 3 katına çıkardık. Mantık değişmeyecektir. Öyleyse mal ve hizmetlerin miktarı sabitken (paraya olan talep artmamışken) mevcut sistemde olduğu gibi kağıt banknot sayısını artırmak, toplumun geneline fayda sağlamaz. Bu bilgi sentetik a priori bilgidir; bilgiyi test etmeye gerek yoktur. Test etmeye kalksak bile yukarıdaki asgari ücret örneğinde olduğu gibi ceteris paribus sebebiyle direkt bağlantıyı kurmak imkânsız olacaktır. Kağıt banknot sayısı artırıldıktan sonra aynı zamanda bir sürü iktisadî eylem vuku bulur. Banknot sayısı arttıktan sonra ekonominin iyiye gittiği gözlemlense bile (ki bu gözlemin yöntemi ayrı bir tartışma konusudur) bu gelişmenin banknot sayısını artırmakla direkt bağlantılı olduğu söylenemez. Ancak artan banknotların her bir biriminin artık daha değersiz olacağı a priori olarak tespit edilebilir. Miktarını artan parayı alan insanlar bu paraları harcarsa, yani mallara olan taleplerini yeni yaratılan para sayesinde artırırlarsa, malların fiyatları da artacaktır (paranın satın alma gücü düşecektir).
Artan para miktarı, piyasadaki malların fiyatlarını bir anda yükseltmez; paranın ilk olarak girdiği sektörlerdeki fiyatlar daha önce artarken diğer sektörlerdeki fiyatlar zamanla artar. Yeni yaratılan parayı ilk kullanan insanlar fiyatlar henüz artmamışken o paraları harcayabilecektir; yeni yaratılan parayı daha sonra elde eden insanlar ise artık fiyat enflasyonuyla baş başa kalmıştır. Yeni parayı ilk kullanan insanlar, toplumun kalanı aleyhine zenginleşmiştir. Dolayısıyla yoktan para yaratmak, ceteris paribus, malların fiyatlarının artmasına sebep olur; yoktan para yaratmak bir toplumun refahını artırmaz, yalnızca refahın yer değiştirmesine sebep olur.
III. Deneycilik Kâbusu
Bir deneyciye göre doğru bilgiye ulaşmak için test etmek zorunludur. Test edilmeyen, yanlışlanması mümkün olmayan bilgiye güven duymak için sebep yoktur.
Örneğin; a’nın sonucunun b olduğu tezi ortaya atılır ve bu bilgi test edilir. (a —> b). Test yöntemiyle a’nın sonucunun b olduğu görülür. Peki bu noktadan sonra artık a —> b’dir denip bırakılır mı? Hayır. Tekrar test edilerek doğruya daha da yaklaşmaya çalışılır. Test yöntemi bırakılırsa artık o yöntem deneyci bireye göre “bilimsel” olmaktan çıkacaktır. İkinci test sonucunda a’nın sonucunun b olmadığı görülürse, örneğin sonuç c çıkarsa ne olacaktır? a —> c kabul edilecek midir? Hayır. Tekrar bir test yapıp bu bilgiyi doğrulamaya çalışmak gerekecektir. Bir sonraki testte a —> d çıkarsa deneyci insan artık doğruya ulaştığını ve a’nın sonucunun d olduğunu söyleyecek midir? Elbette hayır. Bu yöntem sonsuza kadar devam edecek ve ulaşılan hiçbir sonucun doğru olduğuna karar verilemeyecektir. Çünkü bir noktada durmak ve o bilgiyi doğru kabul etmek, deneyciliğin temel yöntemine ters olacaktır.
Deneyci, asgari ücret artışının istihdamı artırıp artırmadığını test etmek ister. İlk deneyinde belli dönemde belli ülkedeki verileri alıp yan yana koyar ve asgari ücretin istihdamı artırdığı sonucuna ulaştığını söyler. Ancak “bilimsel” kalabilmek için test ve deney devam etmelidir. Başka bir dönemdeki ve ülkedeki verileri de inceler ve o verilere göre asgari ücretteki artış istihdam artışına sebep olmamıştır. Öyleyse deneyci ilk tezinden vazgeçip asgari ücret artışının işsizliğe sebep olduğunu kabul edecek midir? Elbette hayır. Yukarıda bahsettiğim sonsuz döngü sürekli devam edecektir.
Bu mantıkla, deneycilik yöntemiyle herhangi bir tezin ortaya atılması ve onun doğru olduğunun iddia edilmesi mümkündür. Örneğin 1 gecede milyonlarca kağıt banknot basıp ülkedeki herkese para dağıtmak genel refahı artıracaktır denebilir. Öyleyse bu bilginin test edilmesinde bir sakınca olmamalıdır. Deneyci insan böyle bir iddianın yanlış veya zararlı olduğunu iddia ederse kendisiyle çelişecektir. Zira ona göre doğru ve yanlış bilgi, ancak testle mümkündür. Bütün üretim araçlarındaki mülkiyeti kolektifleştirip bir örgüte teslim etmek genel refahı artırır mı? Deneycinin bu bilgiyi test etmesi gerekmez mi? Direkt hayır derse “bilimsel” olmayacaktır. Öyleyse deneyci insanın sosyalizmi denemesi, test etmesi gerekmez mi? Tarihteki örnekleri göstermek fayda etmez, çünkü o dönemin örnekleri o döneme özgüdür. Belki de günümüzde gerekli tedbirleri aldıktan sonra hemen yarın sosyalizme geçmek müthiş bir refah artışına sebep olacaktır. Deneyci mantığa göre herhangi bir hipotezi test etmemek için hiçbir gerekçe yoktur.
Bütün ürünlerin fiyatlarını merkezi bir kararla düşürmek halkın faydasına olabilir mi? Deneyci mantığa göre bu neden test edilmesin? Bütün malların fiyatlarını 1 liraya düşürmek neden test edilmesin? Bunun kötü olduğunu veya kıtlığa yol açacağını deneyci mantığa göre kesin olarak bilebilir miyiz? Tutarlı bir deneyci, bu hipotezi de test etmelidir.
Sonuç olarak deneycilik, asla doğru bilgiye ulaştırmayan, keyfi ve zararlı politikaların uygulanmasına zemin hazırlayan, a priori bilgileri bilim dışı kabul eden bir fikir akımıdır. “Test edilmeyen bilginin kesin doğru olduğu söylenemez” cümlesinin kendisi başlı başına bir önermedir. Öyleyse bu önermeyi de test etmek gerekmez mi? Tam aksi yöndeki önermeyi de test edip denemek gerekmez mi? Belki de test edilmeyen bir bilginin doğru olduğu sonucuna varılacaktır. Deneyci mantığa göre bu ihtimali dışlamak bilim dışı bir yöntem kullanmak değil midir? Bu ihtimali dışlamayacaksak eğer, o zaman ilk cümle kendi kendine yanlışlanmış olmaz mı? Görülen o ki, deneyci mantığın temeli kendi içinde çelişkilidir.
IV. Test Gerektiren ve Gerektirmeyen İktisadî Bilgi Örnekleri
Doğru veya yanlış olduğunu tespit edebilmek için test edilmesi gereken bazı iktisadî önermeler şu şekildedir:
Çocuklar, McDonalds’ı Burger King’e göre daha fazla tercih eder.
Dünya çapında inek eti tüketimi, domuz eti tüketiminin 2 katıdır.
Türkiye’de yaşayan insanlar, güney sahillerini batı sahillerine tercih eder.
Daha uzun süren eğitim, daha fazla maaşa yol açar.
Bayram tatili öncesi tüketici harcamaları, bayram tatili sonrasına göre daha fazladır.
Ruslar, gelirlerinin 1/3’ünü biriktirirler.
Türkiye, diğer ülkelerden daha fazla çay üretir.
Yukarıdaki bütün cümleler ancak test edildikten sonra doğru veya yanlış olarak değerlendirilebilir. Bu cümlelerin tam aksini söylemek kendi içinde bir çelişki veya yanlışlık yaratmaz. Örneğin; “çocuklar Burger King’i daha fazla tercih eder, domuz tüketimi inek tüketiminden daha fazladır”. Bu cümlelerin test edilmeye muhtaç olmasının sebebi a posteriori özellikte olmalarıdır.
İnsan eylemi aksiyomundan yola çıkıp tümdengelim yöntemiyle varılabilecek, test etmeye muhtaç olmaksızın doğru veya yanlışlığına karar verilebilecek bazı a priori iktisadî bilgiler şu şekildedir:
İnsan eylemi yalnızca birey tarafından gerçekleştirilebilir.
Eylem, mecburen arzulanan bir sonuç ve teknolojik bir planı gerektirir.
İnsan eylemi, gelecek zamanı daha iyi bir duruma getirmeyi amaçlar.
İnsan eylemi, birbiriyle yarışan amaçlar arasından bir seçim yapmayı gerektirir.
Bütün araçlar kıttır.
Eylemde bulunan birey, alternatif sonuçlar arasında bir sıralama yapmak zorundadır.
Bireylerin seçimleri sürekli olarak değişir; çünkü arzulanan amaç ve/veya araçlar değişir.
Şu anda tüketilen mal, daha sonra tüketilemez.
Bir malın piyasa fiyatı zorla düşürülürse, o malın ya aynı ya da daha fazla miktarı satın alınır; talep artışı arz artışından daha fazla olacağı için o malda kıtlık ortaya çıkar.
Üretim araçlarında özel mülkiyet yoksa, fiyatlar oluşamaz; fiyatlar oluşmazsa gelir-gider hesaplaması imkânsız olur.
Başkasına ait bir malı kuvvet kullanarak alan kişi, malın asıl sahibinin aleyhine olacak şekilde zenginleşmiştir.
Bu cümleler ve 2. bölümdeki önermeler, praksiyolojik önermelerdir; sentetik a priori özellikte olup test edilmelerine gerek yoktur. Bu cümlelerin aksini iddia eden önermeler kesin olarak yanlıştır. Test etmeye gerek duymadan bu tip cümlelerin doğru veya yanlış olduğu anlaşılabilir. Bu önermeler ekonomiyle ilgili faydalı bilgiler sunar. Para arzını artırmak, yoktan para yaratmak, kısmi rezerv bankacılığı, asgari ücret, fiyat kontrolleri gibi birçok konuda doğru bilgiye ulaşmamızı sağlar. Tarihi verileri inceleyip anlamlandırmak, ancak bu tür doğru a priori bilgilerle mümkündür; teori olmaksızın test ve deneyin hiçbir anlamı yoktur. Zira teori olmaksızın farklı veriler, farklı zamanlarda zıt önermeleri doğru çıkarabilir.
V. Sonuç
Yaygın kanının aksine, iktisat deneysel bir bilim değildir.
İktisadın temeli insan eylemidir. Her türlü iktisadî olgunun arkasında bireylerin eylemleri, bireylerin seçimleri vardır.
İnsan eylemini değerden bağımsız bir şekilde (value-free, wertfrei) analiz etmek mümkündür.
Kesin doğru önermeler vardır, a priori bilgiler vardır.
İnsanın eylemde bulunduğu gerçeğinden yola çıkarak, tümdengelim yöntemiyle ulaşılan bilgiler kesin doğru olmak zorundadır.
Sentetik a priori önermeler dış dünyayı ve ekonomiyi anlamamıza yardımcı olur ve bu önermelerin doğruluğunu/yanlışlığını anlayabilmek için ampirik veri göstermeye gerek yoktur.
Comments