top of page

Devlet Regülasyonları Bizi Nasıl Daha da Fakirleştirir? I Per Bylund

Per Bylund ile bir söyleşi: ME (Mises Enstitüsü'nün kısaltılmış hali): Neden "görünmeyen" kavramı regülasyonun etkilerini anlamak için gereklidir? PB (Per Bylund'un isminin kısaltılmış hali): "Görünmeyen" kavramı regülasyonu anlamak için önemlidir, ama "görünmeyen" genel olarak ekonomik anlayış ve analiz için de esastır. "Görünmeyen", uygun ölçüttür. Olmamış ama olacak şeyleri de buna dahil edebiliriz. Çoğu zaman, lafta uzmanlar da dahil olmak üzere insanlar, asgari ücretin artırılmasının etkilerini tartışırken, bir olayın "öncesi" ve "sonrası" verilerine bakarak elmaları ve portakalları karşılaştırmaktadırlar. Dolayısıyla önceki istihdamla zam sonrası istihdamın benzediğini söyleyebilirler ve değişimin hiçbir etkisinin olmadığı sonucuna varabilirler. Ama bu yanlıştır, çünkü ekonomide -sadece asgari ücretde değil- öncesi ve sonrası arasında pek çok değişiklik oldu. Bu nedenle, asgari ücretin etkisini anlamak için, "sonraki" durumunu "asgari ücret artışının olmadığı" durumuyla -görünmeyenle- karşılaştırmamız gerekir. Elbette bu sadece regülasyon için değil, ekonomideki her değişiklik için geçerlidir. Bastiat, kırık cam yanılgısı üzerine yazdığı klasik makalesinde, bir çocuğun camı kırmasının etkilerini tartışır. Ancak devlet tarafından planlanmış modern ekonomilerde, regülasyon açık ara en yaygın ve en yıkıcı değişikliktir, dolayısıyla üzerine en çok inceleme yapıldığını gördüğümüz şey budur. Regülasyonları uygulanmadan önce etkilerini değerlendirmek için ekonomik analiz kullanıldığı için, öncesi ve sonrası değil, görülen ve görülmeyen gibi uygun karşılaştırmalar yapmak önemlidir. ME: Siz ayrıca "Gerçekleştirilmemiş" kavramını da kullanıyorsunuz PB: "Gerçekleştirilmemiş" kavramını, Bastiat'ın ünlü analizinin bir uzantısı olarak yarattım ve dikkatimizi ekonomideki değişikliklerin bireyleri nasıl etkilediğine yönlendirmeyi amaçlıyor. Kitabın amacı, ekonominin bir bölümünü regüle etmenin tüm ekonomik sistem üzerinde etkileri olacağını ve bu tür yapay kısıtlamaların bazı insanların aksi takdirde sahip olacakları seçeneklerden vaz geçmesine yol açacağını göstermektir. Bunu, genellikle sadece “görülen”in kullanılmasına karşı bir argüman olan Sweatshop örneğiyle ile örneklendiriyorum. Özellikle Batı'daki rahat çalışma koşullarıyla karşılaştırıldığında, bir Sweatshoptaki çalışma koşulları korkunçtur. Ben Powell ve diğerleri, Sweatshopları kaldırdığımız bir durumda bu işçilerin daha da kötü durumda olacağını söyleyerek "görünmeyenlerin" de varolduğuna işaret ederek iyi bir iş yaptılar. Aslında, işçiler, diğer seçeneklerden çok daha iyi oldukları için, Sweatshoplarda çalışmaya çok isteklidirler. Ancak “gerçekleştirilmemiş” ile daha detaylı bir resim elde ettiğimizi düşünüyorum. Sweatshop çalışanlarının kötü koşullarda çalışma ile çok daha kötü bir şey arasında seçim yapmak zorunda olmasının sebebinin düzenleme olduğunu savunuyorum. Burada serbest piyasa olsaydı, o zaman büyük olasılıkla Sweatshoplarda iş sunan birden çok işletme olurdu ve bu işletmeler muhtemelen işçilere daha yüksek ücret, daha iyi çalışma koşulları vb. sunarak birbirleriyle rekabet ederlerdi. Bir Sweatshop varlığı, pazarın onu desteklemesi için yeterince gelişmiş olduğunu gösteriyor: ulaşım ve tedarik zincirleri dahil olmak üzere teknoloji ve sermaye yapısı; bu konularda gelişmişlerdir. Ekonomik koşullar aynı zamanda tarlalarda veya daha köü alternatiflerde çalışmak yerine Sweatshoplarda çalışmak lehinde işlemektedir. Sweatshoplarda işçiler daha üretkendir. Bu nedenle, birkaç Sweatshop Atölyesi tarafından işçilerin emekleri için rekabet olmaması için gerçekten hiçbir neden yok. Ama, gerçekte var olması gereken bir çok alternatif, mevcut değildir. Bu nedenle, bir şeyin bu diğer alternatiflerin oluşmasını engellemesi muhtemeldir. Asla var olmayan diğer işletmeler, gerçekleştirilmemiş alternatiflerdir ve bu kitaptaki argüman, regülasyon olmasaydı bu alternatiflerin mevcut olacağı yönündedir. Üstelik, bir regülasyon ekonomik aktörleri diğer ve nispeten daha az değerli eylemlere yönlendirdiğinden, bu regülasyonlar bu işçilere gerçekten zararlı olabilir. Buna karşılık, görülen eylemler görünmeyenin veya olması gerekenin yerini aldığı için - buna bir tür Cantillon etkisi denilebilir - düzenlemelerin ekonomide dalgalanma etkileri vardır. Piyasa Aktörleri, keyfi olarak regülasyonlarla sınırlandırılmamış olsaydı, olması gerekenin yerine bu diğer şeyler var olurdu. Katılımcılar düzenlemelerle keyfi olarak kısıtlandırılmamış olsaydı, olması gerekenin yerine bu diğer şeyler olur. Ancak, bu “diğer şeyler” yetersizdir ve insanlara zarar verir, çünkü bunlar, düzenlemelerin yokluğunda insanların yapmayı seçecekleri şeyler değildir. Zengin ülkelerde regülasyonların görece zenginlerle sınırlı olmasına rağmen, Fakir ülkelerde zararın büyük kısmı fakir kesimi etkilemektedir. ME: Bir işletmenin regüle edilmesi durumunda, bu yükün ne kadarı doğrudan o işletmeye düşüyor? Müşteriler gibi diğer gruplar da regülasyonlardan etkileniyor mu? PB: Bu işe bağlıdır. Regülasyonlar, iş yapmayı daha maliyetli hale getirir ve bu nedenle bazı eylemler, regüle edilmeleri durumunda artık karlı değildir. Bu nedenle, siyasi etkiye sahip olmayan ve etkili olmayan işletmeler için, yönetmelik işyerinin kapatılıp kapatılmayacağına karar verebilir. Aynı zamanda, regülasyondan sağ çıkan işletmeler, regülasyonlar rekabete giriş engellerini artırdığı için korunan işletme konumuna geçer ve bundan yararlanabilir. Bu nedenle, örneğin, Walmart'ın yüksek bir asgari ücreti desteklemesi mantıklıdır - Walmart'ın rakiplerine Walmart'tan daha fazla zarar verir. Gerçek kaybedenler, tüketiciler olarak başka türlü sahip olacakları değerli malları ve hizmetleri alamayan ve üreticiler olarak başka türlü yapacağı işi bulamayan sıradan insanlardır. Kazananlar ise, - en azından kısa vadeli olarak - memurlar ve - her zaman olduğu gibi - siyasi sınıftır. ME: Piyasalara "dağınık" ve "kusurlu" gibi terimler kullanarak atıfta bulunuyorsunuz. Bunlar piyasalara karşı bir argüman değil mi? Regülasyonlar bize daha rasyonel sonuçlar veremez mi? PB: Aksine, dağınık olması piyasalar lehine bir argüman. Rasyonel devlet planlaması, sabit sınırları olan bir ekonomide yapılabilir. Yani, büyümenin olmadığı, yeni değer yaratmanın olmadığı ve dolayısıyla pazarın “kapsamınım” hep aynı kaldığı bir yerde. Ama gerçekdünyada böyle bir ekonomi yok ve bunun uzun vadede mümkün olduğundan bile emin değilim. Bir ekonomi, ihtiyaçları tatmin etmeye ayrılmış kaynakların kombine kullanımıdır. Bu nedenle, zamanla düzelmeyen veya arızalanan ve sürekli gerileyen bir ekonomiye sahip olmak hiçbir şekilde düşünülemez. Girişimcilik odaklı ve yaratıcı bir piyasa sürecinde, bir merkez planı aracılığıyla bir ekonomiyi planlamanın hiçbir yeri yoktur. Serbest bir pazarda büyüme ve girişimcilik, mevcut kaynakları pazarda tahsis etmekten çok, yeni kaynakların nasıl yaratılabileceği ve daha değerli şekillerde kullanılabileceği hakkında spekülasyon yapmakla ilgilidir. Piyasa, her zaman geleceği hedefleyen ve daha fazla isteği tatmin eden yaratıcı bir girişimdir. Bu nedenle, herhangi bir hükümet düzenleyicisi veya merkezi planlayıcının “rasyonel” bir plan yapmak için kullanabileceği hiçbir veri yoktur, çünkü veriler henüz mevcut değildir. Merkezi planlamanın problemi budur - bilinmeyenler ve bilinemeyenlerle plan yapamazsınız. Piyasaların dağınık olmasının nedeni de budur, yalnızca kar-zarar sistemi içindeki merkezi olmayan bir karar verme, bu tür rasyonel karar verme için gereken yapıyı oluşturur. ME: Ancak tamamen kontrolsüz bir ekonomide işletmeler işçileri sömürmez mi? PB: Ben kitabımda bunun tam aksini söylüyorum. Fabrikalardaki işçilerin Marksist tipte sömürüsü için iyi bir kanıt vardır, belki de başka yerlerde olduğundan daha fazla Sweatshop tarzı fabrikaların olduğu ülkelerde. Ancak bu sömürünün nedeni regülasyondur. Eğer ki işçiler seçimlerinden - görülmeyen - yoksun bırakılmamış olsaydı, - bugün olduğu gibi - nispeten daha yeterli gördükleri Sweatshoplardan memnun olmayacaklardı. Sömürü, kapitalistlerin işçilere aksi takdirde ödeyebileceklerinden daha az ödeme yapmasının bir sonucu değildir. Bu, işçilerin seçeneklerinin elinden alınmasının bir sonucudur. Fakir bir ülkede bir Sweatshop, işçilerin seçeneklerini elinden alan bir şey değildir. Aksine, bu işletme, işçilere bir seçenek sunan şeydir. Başka şekilde olacağı kadar iyi değil, ama bu kesinlikle işletmenin hatası değildir. İşçilere zarar veren ve işletmeler ezerinde yeterli rekabet baskısı oluşturmayarak işçileri yoksul tutan şey, rekabeti kısıtlayan ve böylece işçilerin pahasına işletmeyi güçlendiren regülasyonlardır. Dolayısıyla, sömürü - ve özellikle ondan nasıl kurtulacağımız - konusu, durumun gerçek ve nihai nedenini bulma meselesidir. Bu, genellikle işverenlerin işçi üzerinde “güç” sahibi olması meselesi değildir. Böyle bir güç başka bir şeyden kaynaklanır, doğal olarak oluşmaz. Ve benim argümanım, işverenlerin işçiler üzerindeki ekonomik gücünün sadece bir semptom olmasıdır, bu asıl sebep değildir. Asıl sebep ise regülasyondur.


Yazar - Per Bylund Çevirmen - Abbas Mirza

Bu yazı mises.org sitesinin ''How Government Regulation Makes Us Poorer'' adlı yazının çevirisidir.


257 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page