top of page

Sri Lanka Bir Uyarıydı: Yeşil Mitler ve Zor Gerçekler I Joseph Solis-Mullen

06/08/2022 - Joseph Solis-Mullen

Sri Lanka’nın kısa sürmüş 2021’in yeşil devrimi, resmi başkan Gotabaya Rajapaksa’nın yetersiz ve otoriter hükümetinin geçen hafta düşürülmesiyle beraber bir yılda gerçek bir devrime dönüştü. Şimdi sadece bu yeşil devrimin başarısızlığı haricinde ESG (Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim) politikalarının ve yeşil enerji hareketlerinin genellikle umutsuzluğu ve boşa zaman harcama olması konusunun üstünde durma zamanıdır.


Öncelikle Finansal sorunların özünde önemi şüphe götüren ve resmen değeri olmayan projeler için Çinli borçlara yüklenilmesi, Rajapaksa hükümetinin ansızın ağırlıklı olarak tarımda çalışan halkına artık Çiftçilerin petrokimyasal gübrelerin, ot öldürücülerin ve zirai ilaçların kullanılmasının yasal olmadığını duyurması ki bunlar on milyonlar bulan nüfusunu beslenmesini sağlayan araçlardı. Halkını organik üretime zorlamasıyla Batılı çevrecilerin bir anda göz bebeği haline gelen Rajapaksa, kendi ülkesinin insanlarının açlığa ve sefalete düştüğünü seyretti. Ülkenin başlıca mahsülleri olan çay ve pirinç üretiminde %20 oranında düşme, %50’leri geçen enflasyona ve her on Sri Lankalı aileden dokuzunun her gün öğün atlamasına sebep oldu.


Fakir ve iç savaştan çıkmış Sri Lanka gibi bir ülke bir yana hiçbir ekonomi veya toplumun hiçbir acı çekmeden böyle bir gıda arzı kararının üstesinden gelmesi beklenemezdi. Gerçek şu ki, modern yaşam bildiğimiz şekilde fosil yakıtlar ve yan ürünleri olmaksızın mümkün değildir.


Amerika'nın benzer yanlış politikaları izlemesini durduran tek şey Joe Manchin ve Kyrsten Sinema gibi kongresel Cumhuriyetçi ve Demokrat senatörler iken, Yeşil enerji ve ESG ile ilgili politikaların umutsuzluk verici eksiklikleri hakkındaki gerçeklerin açıklığa kavuşturulması gerekiyor.


Gıdayla başlayalım Eksikleri olsa da gerçek şu ki petrokimyasal gübreler, ot öldürücüler ve zirai ilaçlar olmadan tarımsal üretim çakılacaktır. Dünyadaki fakir milyarlar cidden açlıkla yüzleşecek ve diğer herkes fırlayan fiyatlarla karşı karşıya kalacaktır. Organik üretime yönelmek söz konusu olduğunda da ampirik çalışmalar gösteriyor ki organik tarlalar, organik olmayanlara göre daha fazla alan ve enerji kullanıyor.

Yani çevreci olabilirsiniz veya organik üretimi tercih edebilirsiniz ama ikisi birden olamazsınız.


Ama, ama elektrikli araçlar?


Maalesef, onlar da güzel bir amaç uğruna yapılmış boşa uğraş. Mevcut varoluşta ve görülebilir herhangi bir yerde kitlesel boyutta tarım üretimi için hayati önem taşıyan biçerdöverlere güç verebilecek bir batarya yok. Ek olarak lityumdan kobalta ve alüminyuma kadar elektrikli araçların bataryasının üretimi için gereken endüstriyel metaller söz konusu olduğunda, sadece bir Tesla üretiminde dahi gazla çalışan bir alternatife göre beş kat enerji kullanmaktadır. Toplam karbon emisyonunun zararından kurtulmak için bir Tesla’yı elli bin mil sürmek zorundasınız ve bu tüm bu hesapta şarjın da yenilenebilir enerjiyle yapıldığını varsayarsak oluyor lakin bu pek mümkün değil çünkü elektrik şebekelerin çoğunluğu gazla çalışmaktadır.


Ve kitlesel nükleerleşmeyi benimsemeye hazır değilseniz, bu durum pek değişmeyecektir çünkü rüzgar ve güneş tamamen yetersiz enerji destekleridir. Aslında, ne kadar yetersiz olduklarının belirlemek zor.


Depolama ve transfer teknolojilerinin teknik limitleri bir yana, problem özünde coğrafyada yatmaktadır. Dünya’nın büyük bir bölümü, insanların çoğunluğunun yaşadığı yerler, rüzgar veya güneş enerjisine uygun değildir. Çin’den Batı Afrika'ya Kuzey Avrupa'dan Güney Amerika’ya kadar topografya büyük çaplı rüzgar için değişken ve güneş enerjisi içinde çok bulutlu, ekvatordan çok uzak, aşırı kalabalık vb.


Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi yerlerde kobalt çıkartılması ve Çin'de lityumu rafine etme ve işleme işlemlerinde kullanılan çocuk ve köle işçiliğine dahi değinmedik. Ayrıca, dünyadaki bilinen tüm lityum rezervlerinin, önümüzdeki yüzyılda Kuzey Amerika'yı güvenilir bir şekilde güç vermek için gerekli pilleri üretimi için yeterli metali içermediğinden bahsetmedik. Ya da petrol ve doğal gaz, yan ürünlerinin tıbbi ekipmanlardan plastiklere, naylona, polyestere, yağlayıcılara, pastel boyalara…-liste uzuyor- kadar her şeyi üretmenin merkezinde yer aldığına değinmedik.


Modern yaşamın tamamen karbon emisyonlu yakıtlara dayanması paniğe kapılmak için bir sebep değildir. Hatta insan kaynaklı iklim değişikliği gözler önünde olsa da ahlaken şüpheli insafsız sosyal-mühendislik projelerini devreye sokma yetkisiyle her sorunu düzelteceklerini vaat eden teknokratlara gücü düşüncesizce devretmek için bir neden değildir. Ya da ESG fonları olarak da bilinen ustaca gizlenmiş hileli fonlara para yatırmak için bir neden yoktur ki bu fonlar genel olarak S&P endeks fonlarıyla nerdeyse aynı hisse senetlerini içerseler de ciddi anlamda yüksek ücretlere sahiptirler.


Talep güvenilir bir şekilde arzını üretir. Şu an da çok sayıda girişimciler ve şirketler iklim değişikliğinin sonuçlarını azaltacak hatta tersine çevirmeye yardım edecek öncülerdir. Onlar daha iyi bir hale gelmeden durum kötüye gidebilir. Geleceğin ne getireceğini bilmiyorum, kimse bilmiyor. Bilginin ve insanın bir şeyleri kontrol etme yeteneğinin sınırlamalarına saygı göstermek, bugün bizi normalde olacağımızdan daha zengin ve iyi duruma getiren kapitalizmin temeli olan serbest piyasanın merkezinde yer alır.

*(Türk okuyuculara durumu netleştirmek adına: 50 bin mil yuvarlak bir sayıyla 80 bin km yapıyor ve Ay ile Dünya arasındaki mesafe 400 bin km civarında. 5 Tesla'nın üretiminde ortaya çıkan emisyonun karşılanması için 1 tanesinin Ay’a uzaklık kadar yol gitmesi gerekiyor.)*


Spring Arbor Üniversitesi ve Illinois Üniversitesi'nden mezun olan Joseph Solis-Mullen, Missouri Üniversitesi ekonomi bölümünde siyaset bilimci ve yüksek lisans öğrencisidir. Bağımsız bir araştırmacı ve gazeteci olan Joseph Solis-Mullen'in çalışmaları Ludwig Von Mises Institute, Eurasian Review, Libertarian Institute, Journal of the American Revolution, Antiwar.com ve Journal of Libertarian Studies'de bulunabilir. Onunla web sitesi http://www.jsmwritings.com üzerinden iletişime geçebilir veya Twitter'da @solis_mullen bulabilirsiniz.


Çevirmen - Mert Halil Bölükbaşı


Bu yazı mises.org sitesinin ''Green Myths and Hard Realities: Sri Lanka as a Warning'' adlı yazısının çevirisidir.









76 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page