top of page

Schumpeter'in Gözünden Roma ve Amerika

Joseph Schumpeter'in "Imperialism and Social Classes" kitabından, Heinz Norden tarafından çevrildi (Meridian Books, 1955) s. 50-52

Roma İmparatorluğunun politikası kendini muhafaza etmeye yönelikti bu sebeple de günümüz tanımlarıyla emperyalist değildi. Neredeyse sürekli bir savaşın olduğu doğruydu çünkü mevcut olan durum yalnızca askeri yöntemlerle sürdürülebilirdi. Bazı imparatorlar(örnek olarak Germanicus), tanımımıza uygun olarak savaşları kendi çıkarları için sürdürmüş olabilir ama ne Senato ne de imparatorlar çoğu zaman yeni fetihlere hevesli değildi. Augustus dahi sınırları korumaktan fazla bir şey yapmadı. Germanicus geri çağrıldıktan sonra Tiberius, Almanlarla bir barış politikası uygulamaya çalıştı. Trajan'ın fetihleri bile imparatorluğu daha sürdürülebilir kılma arzusuyla açıklanabilir. İmparatorların çoğunluğu ödün vermelerle ve yatıştırmalarla bu sorunu çözmeye çalıştı. Ancak Pön Savaşlarından Augustus'a kadar kuşkusuz bir emperyalist dönem, sınırsız bir fetih isteği dönemi vardı.
Bu devrin politikaları, şimdiye kadar tartışılan diğer durumlardakiler kadar naif bir şekilde kendini göstermiyor. Burada, hem iç hem de dış işlerinde barış istiyormuş gibi görünen ancak savaş ortamını oluşturan, sürekli savaş isteyen ve her şeye burnunu sokan bu müdahaleci politikanın; sadece açıkça beyan ettiği gerekçelere göre değil, aynı zamanda siyasetçilerin kasti oluşturdukları sebeplere dayanan her zamanki gibi iki yüzlü bir emsalini görmektesiniz.
Bilinen dünyanın, bir çıkarın tehlikede ya da saldırı altında olmadığı bir köşesi yoktu. Bu çıkarlar Roma’nın olmasa da Roma'nın müttefiklerinin çıkarlarıydı; Eğer Roma müttefiklere sahip değilse de müttefikler oluşturulmalıydı. Böyle bir çıkar oluşturmak tamamen imkansızken neden ulusal onur hakaretlerin hedefi oldu.
Savaş her zaman legallik aurasıyla donatılmıştı. Roma her zaman kötü zihniyetli komşularca saldırıya uğramıştı, her zaman nefes alacak bir boşluk için savaşıyordu.Tüm dünya bir sürü düşmanlarca işgal edilmişti ve besbelli Roma'nın görevi onların sorgulanamaz agresif doğalarına karşı korunmaktı. Onlar Romalı insanların üzerine düşmeyi bekleyen düşmanlardı.
Bu fetih savaşlarını somut hedefler açısından kavramak için burada daha önce tartışılan durumlardan daha az bir teşebbüste bulunulabilir. Burada ne bizim anladığımız anlamda bir savaşçı ulus, başlangıçta askeri bir despotluk ya da askeriye yönelimi olan bir aristokrasi vardı. Bu sebeple bunu anlamak için sadece tek bir yol vardı: Romalı grupların çıkarlarının detaylı incelenmesi ve kimin kazanacağı sorusu.
İtalyan köylülerinin kazanan taraf olmadığı kesindi. Fetihler onlara hiçbir şey kazandırmadı hatta bu fetihler onların ortadan kaybolmasının sebeplerinden biri olan yabancı tahılla rekabeti mümkün kıldı. İtalyan köylüler Cumhuriyet Döneminde bu ihtimali görememiş olabilirler ama her zaman endişeleriyle çatışan ve çoğu zaman geçimini mahveden askerlik hizmetinin yükünü daha da keskin bir şekilde hissediyorlardı..
Doğrudur ki kısıtlı süreli askere almanın ötesinde profesyonel askerlerin sınıfını yaratan bu sınıftı ama ilk olarak bu sınıf savaş politikasının bir sonucuydu ve ikinci olarak bu kişiler savaştan gerçek bir çıkar elde etmiyorlardı. Bu kişiler barbar bir kavgacılıkla hareket etmiyorlardı ama tercihen küçük bir çiftliğin tahsisi ve güvenli bir yaşlılık umuduyla hareket ediyorlardı. Ve bir gazi Suriye’deki ya da Britanya’daki herhangi bir bölge yerine memleketindeki küçük bir çiftliği tercih ederdi. Savaş ganimetlerine gelince, imparator bunu borçlarını ödemek veya Roma'da sirkler düzenlemek için kullandı. Askerler bunun çoğunu asla görmediler.

Llewellyn H. Rockwell, Jr., Auburn, Alabama'daki Mises Enstitüsü'nün kurucusu ve LewRockwell.com'un editörüdür.


Çevirmen - Mert Halil Bölükbaşı


Bu yazı mises.org sitesinin ''Rome and America, through Schumpeter's Eyes'' adlı yazının çevirisidir.

82 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page