top of page

Sanatsal Gelişim

23/03/2018 - Saifedean Ammous
Önceki Bölüm - Sonraki Bölüm

Sağlam paranın insan gelişimine katkısı yalnızca bilimsel ve teknolojik ilerleme alanlarında olmamıştır, canlı bir biçimde sanatta bunun etkilerini görmek mümkündür. Floransalı ve Venedikli sanatçıların Rönesans’ın öncüleri olmaları bir tesadüf değildir, bunlar Avrupa’nın sağlam parayı benimsemesine sebep olan iki şehirdi. Barok, neoklasik, romantik, realist ve post-empresyonist ekoller elinde sağlam para bulunan düşük zaman tercihli ve yıllarca, belki on yıllarca, kendilerinden sonraki yüzyıllar boyu hayatta kalacak şaheserlerin ortaya çıkmasını bekleyecek kadar sabırlı zengin müşteriler tarafından finanse edilmekteydi. Avrupa’daki kiliselerin şaşırtıcı kubbeleri, Filippo Brunelleschi ve Michelangelo gibi eşsiz mimarlar ve sanatçılar tarafından uzun yıllar süren titiz çalışmalarla, çok düşük bir zaman tercihi ile müşteriler tarafından verilen sağlam para sayesinde finanse edildi. Bu müşterileri etkilemenin tek yolu, büyük sanatçıların büyük koleksiyoncuları olarak isimlerini ölümsüzleştirecek kadar uzun süre dayanacak sanat eserleri üretmekti. Belki de Floransalı Medici hanedanının -her ne kadar çok daha önemli olsa da- bankacılık ve finans sektöründe ortaya koydukları inovasyonlardan ziyade, sanat eserlerine olan düşkünlükleriyle bilinmelerinin sebebi budur.


Benzer olarak Bach, Mozart, Beethoven ve Rönesans, klasik ve romantik dönem bestecilerinin müzik eserleri de birkaç dakikalık kayıtlarını satarak kâr eden stüdyolar tarafından en temel içgüdüleri gıdıklamak için seri biçimde üretilen bugünün birkaç dakikalık hayvani gürültülerinî utandırmaktadır. Altın çağın müziği, insanı gündelik hayatın dünyevî işlerinden soyutlayarak ruhuyla konuşan ve daha yüksek çağrıları düşünmeye iterken, bugünün müzikal gürültüleri insanın en temel hayvanî içgüdülerine hitap eder. Hayatın gerçeklerinden uzaklaştırarak, uzun vadeli ya da daha derin herhangi bir şeyle uğraşmak yerine, kendisini duyusal anlık hazların keyfini sürmeye çağırır. Miley Cyrus’un popo sallamalarını ucuz para finanse ederken, Bach’ın Brandenburg konçertolarını sağlam para finanse etmiştir.


Sağlam para ve düşük zaman tercihi anlarında, sanatçılar uzun vadede değerli işler yapabilmek için sanatlarını mükemmelleştirmeye çalıştılar. İşlerinin girift ayrıntılarını ve tekniklerini öğrenmek için yıllarını verdiler ve tekniklerini müşterilerinin ve halkın beğenisini kazanabilmek için diğer sanatkârların kapasitelerini de aşarak mükemmelleştirdiler. Hiç kimse sanatını yıllarca geliştirmek için çabalamadan sanatçı olarak adlandırılma şansına sahip değildi. Sanatçılar, halkı küçümseyerek, sanatın ne olduğunu anlatmak için bir günde yaptıkları tembel ürünlerinin derinliğiyle ilgili nutuk çekmezdi. Bach bir dâhi olduğunu iddia etmedi veya kendi müziğinin diğerlerininkinden iyi olduğu konusunda uzun uzun konuşmadı, bunun yerine hayatını sanatını mükemmelleştirerek geçirdi. Michelangelo dört yılını, çok az bir yiyecekle, gününün büyük kısmını başyapıtlarını çizmek üzere Sistine Şapeli’nin tavanında asılı olarak geçirdi. Çilesini tarif etmek için bir şiir¹ bile yazdı:


Guatr yaptı bende bu inde yaşamak- Lombardiya ya da başka yerlerdeki durgun Çayların zehirli sularından içen kediler gibi- Karnım çenemle birleşti: Sakalım göğe yöneldi; kafam sıkıştı, Ensem sırtıma yapıştı: Bir kuş-kadınınkine benzedi göğsüm; Yüzümde boya damlalarından zengin bir mozaik. Kasık kemiklerim göbeğime sürtüyor; Bütün ağırlığımı tartıyor zavallı kalçam; Görmediğim ayaklarım nafile sallanıyor; Derim altta kat kat, gevşek ve sarkık; Üstte bir Suriye yayı gibi sert ve gergin: Göz şaşı, akıl şaşkın, eh hâliyle, Aldığım kararlar isabetli değil, Doğru nişan alınmaz ki eğri boruyla. Yetiş öyleyse Giovanni, kurtar Cansız resimlerimi ve şöhretimi Savun onları lütfen, Nihayetinde, bir ressam değilim ben.

Yalnızca onlarca yıl süren kılı kırk yaran çalışmalar ve adanmış gayretlerle bu dâhiler başyapıtlarını ortaya çıkarmakta başarılı olabildiler. İsimleri de eserlerinin sahipleri olarak ölümsüzleşti. Ucuz para devrinde, hiçbir sanatçı sanatlarını düzgünce öğrenip mükemmelleştirmek için Michelangelo ya da Bach kadar çok çalışabilecek düşük zaman tercihine sahip değildir. Bir modern sanat galerisinde çıkacağınız kısa bir gezintide canı sıkılmış 6 yaşındaki bir çocuğun yeteneği ya da gayreti ile yapılabilecek sanatsal çalışmaya rastlarsınız. Modern sanatçılar, sanat ve saatler süren egzersizlerin yerini kendini beğenmişlik, şok etme potansiyeli, gazap ve varoluş endişesi ile değiştirmiş, politik ideallere uydurmalar katarak, genellikle de bir nevi çocuksu Marksizmle ve yap-inan oyunuyla derinlik taslayarak izleyicileri kendi sanatlarına değer vermeleri için zorlamaktadırlar. Bugün modern “sanat” hakkında söylenebilecek en iyi şey, ancak eşek şakası kadar akıllıca olduğudur. Çoğu modern sanatın süreci ya da çıktısı hakkında güzel ya da takdire şayan bir şey yoktur. Çünkü genellikle sanatını mükemmelleştirmek için hiç çaba sarf etmemiş tembel, yeteneksiz vasatlar tarafından birkaç saat içerisinde yapılmış işlerdir. Sadece ucuz kendini beğenmişlik, müstehcenlik ve şok etme potansiyeli modern sanatın çıplak kralına ilgileri çekebilir ve ancak eseri anlamayanları kınayan uzun kendini beğenmiş hicivler esere kıymet verebilir.


Sağlam paranın yerini hükümet parasının almasıyla, düşük zaman tercihli ve rafine damak tadı olan müşterilerin yerini de sanat anlayışları kadar berbat bir siyasî gündeme sahip bürokratlar almıştır. Doğal olarak, ne güzellik ne de uzun ömürlülüğün bir önemi kalmıştır. Bunun yerine, sanat zevki ve eğitimi standartların üzerinde hükümet tarafından korunan bir tekele dönüşen, müze ve büyük galerileri fonlayan büyük kaynakları kontrol eden bürokratları etkileme kabiliyeti önem kazanmıştır. Sanatçılar arasındaki serbest rekabet ve bağışçılar yerini öngörülebilir yıkıcı sonuçlarla sorumsuz bürokratlar tarafından yapılan merkezî planlamaya bırakmıştır. Serbest piyasada kazananlar her zaman halk tarafından en iyi kabul gören ürünleri sağlayanlardır. Hükümetler kimin kazanıp kimin kaybedeceğine karar vermekte yetkili olduğunda, hayatlarında bürokrat olmaktan başka hiçbir vasfı olmayan insanlar zevk ve güzelliğin yargıcı hâline gelirler. Sanatın başarısı, birkaç kuşak boyunca süren zekâ ve düşük zaman tercihiyle servet biriktirmeyi başarmış insanlar yerine, siyaset ve bürokrasi sisteminde en iyi şekilde yükselebilen fırsatçı insanlar tarafından belirlenir. Böyle insanlara kısa süreli bir aşinalık, bugün son tahlilde elimizde kalan sanatın gaddarlığını herkese açıklamaya yeterlidir.


Buyruklarıyla sonsuza dek genişlemeye devam eden kontrol alanları sebebiyle, tüm modern hükümetler çeşitli ortamlarda sanat ve sanatçılar için bütçe tahsis eder. Fakat zaman geçtikçe, hükümetlerin sanata gizli kapaklı müdahaleleri hakkında garip ve inanması güç hikâyeler ortaya çıktı. Sovyetler kendi siyasî ve propaganda hedeflerine ulaşmak için komünist “sanatı” fonlayıp yönetirken, ABD’de ise karşılık olarak Mark Rothko ve Jackson Pollock gibi soyut dışavurumcuların işlerinin CIA tarafından finansmanı ve reklamı yapıldığı ortaya çıkmıştır.² Ancak ucuz para yoluyla, dünyanın en büyük iki ekonomik, askerî ve siyasî devinin sanat anlayışları sayesinde Washington ve Moskova’da istihbarat teşkilatlarında ve bürokrasilerde iş bulabilmiş kişilerce seçilen zevksiz çöplerin aktif bir biçimde reklamı yapılarak finanse edildiği sanatsal faciayı yaşayabilirdik.


Medici hanedanı DMV (Washington DC, Maryland ve Virginia) çalışanlarının sanatsal eşdeğerleriyle yer değiştirmiştir. Sonuç ise, “eseri” yapanın safi ahlâksızlığından başka bir şeyi anlatmayan hikâyeler uyduran sanat sınıfından bir şey umanları dolandırarak kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışan, tembel ve yeteneksiz vasat tarafından birkaç dakikada üretilen görsel olarak itici çöplerle dolup taşan bir sanat dünyasıdır. Mark Rothko’nun “sanatı”nın üretilmesi sadece saatler alırdı, ancak günümüzün ucuz parasından milyonlarcasına sahip keriz koleksiyonculara satılabilmesi, modern sanatın çağımızın en kazançlı kısa yoldan köşeyi dönme tertibi olduğunu net bir şekilde pekiştirmektedir. Modern sanatçıya ne yetenek ne çok çalışma ne de gayret gerekir, yalnızca sonradan görme zenginlere tuvale saçılmış gudubet bir boya damlasından daha başka bir şey olduğunu ve açıklanmamış sanat eserini anlama kabiliyetlerinin olmayışının kolaylıkla kabarık bir çek ile telafi edebileceklerini anlatırken, takınacakları dümdüz bir surat ve züppe bir tavır yeterlidir.


Şaşırtıcı olan şey, sadece Rothko’nunki gibi çöplerin modern sanat dünyasını domine etmesi değil, geçmişin büyük eserleri ile mukayese edilebilecek büyük başyapıtların göze çarpan yokluğudur. Günümüzde pek fazla Sistine Şapeli inşa edilmediği ya da Leonardo, Raffaello, Rembrandt, Caravaggio veya Vermeer’inkilerle kıyaslayabileceğimiz pek fazla başyapıt ortaya koyulmadığı kolaylıkla fark edilebilir. Günümüz teknolojisi ve sanayileşmesiyle böylesi sanat eserlerini yapmak, altın çağına kıyasla daha kolay olduğunu fark ettiğimizde durum çok daha hayret verici olmaktadır.


Sistine Şapeli onu görenleri dehşete düşürecek ve içeriği, tekniği ve tarihi hakkında yapılacak açıklamalar bu dehşeti, düşüncenin derinliğinin, sanatın ve yapılırken harcanan emeğin takdirine dönüşecektir. Ünlü olmadan önce, en gösteriş budalası sanat eleştirmenleri bile Rothko’nun resimlerinin yanından yürür geçer, onları alıp eve götürmeyi bir yana bırakın, fark etmezdi bile. Ancak birtakım goygoycu eleştirmen Rothko’nun işlerini tanıtmak için saatlerce ahkâm kestikten sonra, dalkavuklar ve hevesli sonradan görme zenginler bu eserlerde bir derinlik varmış gibi davranır ve onları satın almak için modern ucuz para harcar.


Modern sanat müzeleri, modern sanatseverlerin, etrafında hayranlıkla üşüşmeleri için rastgele nesneler bırakan soytarılarıyla dönemimizin sanat zevkinin bomboşluğunu ifade eden birçok hikâyeler ortaya çıkarmıştır. Fakat belki de dünya çapındaki sanat sergilerinde pek çok hademenin, işlerine olan takdire şayan anlayış ve adanmışlıklarını gösterir biçimde, pahalı modern sanat enstalasyonlarını hak ettikleri yer olan çöpe atmaları kadar modern sanata daha uygun bir övgü biçimi yoktur. Damien Hirst, Gustav Metzger, Tracey Emin ve İtalyan ikili Sara Goldschmied ve Eleonora Chiara gibi çağımızın bazı en ikonik “sanatçıları”, hademelerin çöpe attığı şeylere milyon dolarlar ödeyen kendine güvensiz sonradan görme zenginlerden daha izanlı hademeler tarafından, bu tür bir eleştirel takdiri görmüşlerdir.


Tüm bu kıymetsiz karalamaları, çağımızın hükümet destekli yüzkarası olarak görmezden gelmek ve gerçekten değerli olanı görmek için tüm bunların ötesine bakmak gerekir. Ne de olsa hiç kimse Amerika gibi bir ülkeyi yetersiz DMV çalışanlarının hırslarını talihsiz müşterilerinden çıkarırken vardiyalarında şekerleme yaptıkları için suçlayamaz ve belki de kendi çağımızı hükümet çalışanlarının değersiz karton parçalarını sanatsal başarılarmış gibi göstermek üzere çevirdikleri dalaverelerle yargılamamalıyız. Ancak o zaman bile, elimizde geçmişe ışık tutacak çok daha az şey kalır. From Dawn to Decadence adlı eserinde modern “halk” kültürünün yıkıcı bir eleştirisini yapan Jacques Barzun şu sonuca varmaktadır: “20. yüzyılın katkıda bulunduğu ve yarattığı her şey, pastiş ve parodi yoluyla eleştiri veya ANALİZ yoluyla yapılan iyileştirmelerdir.” Barzun’un çalışması bu neslin çoğunluğunda yankı buldu çünkü büyük oranda şu iç karartıcı hakikati içermekteydi: bir kimse kendinde var olan gelişmenin kaçınılmaz olduğu yönündeki önyargılarının üstesinden geldiğinde, bizim neslimizin -tıpkı aureus sikkelerini kazanmak için alnının teri ile ayık bir şekilde çalışmak zorunda kalan Caesar dönemi Roma halkının eline su dökemeyen Diocletian’ın enflasyonist harcamalarının sırtından geçinen ve Kolezyum’daki barbar gösterilerde içip sarhoş olan halkı gibi- atalarından kültürel ve gelişimsel yönden daha düşük dereceli bir nesil olduğu sonucuna varmaktan bir kaçış yoktur.


Dipnotlar:

1. John Addington Symonds, The Sonnets of Michael Angelo Buonarroti, Londra: Smith Elder & Co., 1904. Şiir çevirisi başlı başına bir çevirmenlik dalı sayılabilecek derecede uzmanlık gerektirir. Bu sebeple bu konuda ismini vermek istediğimde “sana armağanım olsun” diyen kıymetli İngilizce öğretmenime şükranlarımı sunuyorum. (ç.n.)

2. Bkz. Frances Stonor Saunders, The Cultural Cold War: The CIA and the World of Arts and Letters, The New Press, 2000.


 

Yazar: Saifedean Ammous
Dr. Saifedean Ammous, 2003’te Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden makine mühendisi olarak mezun olmasının ardından iktisat eğitimi alarak Lübnan Amerikan Üniversitesi’nde ekonomi profesörü ve Columbia üniversitesinde Kapitalizm ve Toplum Merkezi üyesi olmuştur. Columbia Üniversitesi’nde “sürdürülebilir kalkınma” üzerine doktora yapmıştır. Ammous, onlarca dile çevrilen Mart-2018 yayın tarihli The Bitcoin Standard ve Kasım-2021 yayın tarihli The Fiat Standard adlı ufuk açıcı kitapların yazarıdır. Aynı zamanda Avusturya İktisat Ekolü’nden esinle ekonominin ilkeleri üzerine derinlikli bir çalışması da pek yakında basılacaktır. Şu sıralar ekonomi dersleri vermekte ve Saifedean.com adlı web sitesi üzerinden çok kapsamlı bir podcast yayınlamaktadır. Twitter, YouTube, Instagram ve Facebook üzerinden irtibata geçebilirsiniz.

Çevirmen: Evgin Serbest

Editör: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı, her Salı, Perşembe ve Cumartesi akşamları bölüm bölüm paylaşacağımız Bitcoin Standardı adlı eserin Liberus Kitap/Liber Plus Yayınları tarafından yapılan basımından alıntıdır. Kitabın fiziksel kopyasını satın almanızı önem ve ısrarla tavsiye ederiz.
67 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page