04/25/2019 - Dave Benner
Politik olarak merkeziyetsizliği tutkulu bir biçimde savunanlar, genellikle tüm fikirlerinin üstünde durmaya değmeyecek radikaller olarak lanse ediliyor. Buna rağmen ana akım medya ve yönetici sınıf Brexit ve Calexit gibi olayların kaotik biçimde politik değişimlere sebep olacağını tekrarlayarak iddia ediyordu ve genel olarak bu tür davaların destekçilerini radikal aşırılık yanlıları veya “Yeni Konfederasyoncular” olarak görüyorlardı. Bu tür pek çok kişi, modern siyasi birliklere dini nitelikler atfeder ve siyasi düzenlemelerin kutsal olmaktan ziyade faydacı bir işleve hizmet ettiğini iddia etmeye cesaret eden herkesi karalar.
Merkeziyetsizliği ve federalizmi savunanları düşüncesizce alaya alanlar tarihten dersler almayarak hepimizi tehlikeye atıyor. Ancak samimi aydınlar merkezsizleştirilmiş hükümetin ve federasyonun parçalanması karşı çıkan ortodoks anlatının geçmişten gelen birkaç önemli anla çakıştığını kabul ediyorlar. Böyle bir vaka da Roma Cumhuriyeti’nin yıkılışıydı. Bize her zaman merkeziyetsizliğin getireceği söylenen kaosa ve kan dökülmesine neden olan şey aslında siyasi merkezileşmeye belirgin bir geçişti.
Cumhuriyet’in sonundan önceki on yıllarda, vatandaşlar Roma’nın askeri gücünü ve Avrupa'daki fetihlerini överdi. Gnaeus Pompeius Magnus ya da daha iyi bilindiği şekilde Büyük Pompey, sıra dışı askeri zekasını servile savaşları da olarak bilinen köle isyanlarını bastırmak için kullanmıştı. Roma Cumhuriyetini devirmeye amaçlı olan catilina komplosu Roma ordusu tarafından hızlıca ifşa edilip önlenmişti. Galyanın kontrol altına alınması da MÖ 52’de tamamlanmıştı ve Roma dünyadaki en büyük güçtü. Roma halkının alt-sınıfında vatanseverlik tüm zamanın en yüksek seviyesindeydi.
Erdemli Cato bu duruma rağmen, Romalıların korkması gerekenin barbarlar değil, çöküşlerinin sonucu olarak oldukça prestij elde eden bir adam konusunda uyardı – Gaius Julius Sezar. Cato, Sezar’ın yalnızca politik durumunu yükseltmeye ve cumhuriyetin gücünü ele geçirmeye çalıştığını iddia ediyordu ve Senatör dostlarından Sezar’ın politik ayrıcalıklarını kısıtlamalarını ve kanunen suçlu ilan etmelerini ve askeri olarak yüzleşmelerini istedi.
Ve Sezar’ın merkezileştirmesi. Neredeyse sınırsız güçleri olan diktatörlüğün bahşedilmiş güçlerini çabucak kullandı. Halkın bir dostu olan Sezar yetkilerini hayal edilebilir limitlerinin ötesinde kullanmasına izin veren kişi kültü geliştirdi. Pompey engeli olmadan onun, bunu yapmasını durdurabilecek çok az şey vardı. Sezar’ın diktatör olarak yaptığı en önemli işlerden biri de birbirinden ayrılmış eyaletlerden oluşan cumhuriyeti, birkaç reformla tek ve üniter bir devlete dönüştürmesiydi. Bu reformlardan önce, Romanın eyaletleri önemli derecede özerkliğe sahipti. Özellikle İtalya çeşitli kültürlerden ve bağımsız bölgelerden oluşan bir mozaiğe sahipti fakat İtalya’nın birleştirilmesi ancak iç savaş, mülklere el konulması ve vahşi bir şiddetle gerçekleştirildi.
Diktatörlüğü sırasında, Sezar genellikle kapalı kapılar ardında tek taraflı kararlar aldı ve sanki Roma Senatosu tarafından meşru anayasal süreçlerle kabul edilmiş gibi fermanlar yayınladı. Roma’da olmadığı zamanlarda senatör olmayan danışmanları Oppius ve Balbus da benzeri görülmemiş bir güce sahipti. Roma tarihçisi saygıdeğer Ronald Syme’nin sözleriyle Sezar’ın yükselişi kişisel, mutlak yönetime ulaşma, ulusal ve dönüşmüş bir Roma Devletinin yükselişi olarak tanımlanabilir.
Senatonun Sezar ve Pompey arasında bir iç savaştan sonra zayıflaması sebebiyle Diktatör Sezar, yüzlerce yeni atama yaptı ve meclisi, politik beklentiler sebebiyle kendisini şevkle destekleyen Sezar partizanları ile doldurdu. Bunların çoğu kötü şöhretli bir şekilde yozlaşmış gaspçılardı. Sezar sonunda cumhuriyetin tüm yargıçlarının atama yetkisine el koydu ve onları etkin bir şekilde halkın hizmetçilerinden kendisini gayretle destekleyenlere çevirdi.
Sezar, vatandaşların çeşitli ürünlerin alımlarını ve tüketimlerini kısıtlayan bir tüketim kanunu da çıkardı. Bunlara ek olarak kendisine Sezar Forumu adıyla bir tapınak da dahil olmak üzere görkemli projeler planladı. Yaptıkları arasında en önemli olabilecek şey de insanların günlük olarak politik konuları tartıştığı Collegia adındaki loncaları da yasaklamıştı. Bunu yaparken kendi diktatörlüğüne karşı olanların kökünü kazıyabileceğine inandı.
Sezar, Roma Cumhuriyeti'nde daha önce yapılmamışı yapıp ilk kez bir polis gücü kurdu. Yüzyıllar boyunca, Roma şehirleri ve mahalleleri işe yarar biçimde kendi kendilerinin polisliğini üstlenmişlerdi ve üst sınıfı ve halkı birleştiren clientela sistemi insanların güvenliğini korudu. Diktatörün gücü eline almasıyla devletin demirden yumruğu ilk kez ortaya çıktı ki Augustus tarafından bu güç artırıldı.
Sezarın güvenilmez yönetiminin acı sonuna karşı çıkanlar umutsuzdu. Cato, Sezarın Roma üzerindeki üniter yönetimi altında yaşamaktansa kendi yaşamını kendi kılıcıyla aldı. Dönemin en iyi hatibi Cicero, Sezarın ilk Triumvirliğine katılmayı reddetti çünkü bunun cumhuriyeti sarsacağına ve fazla güçlü olacağına inandı. Son günlerinde diktatörü kınadı, Sezar’a suikast düzenleyenlere sempati duydu ve Sezar’ın haleflerini engellemeye çalıştı. Sezar’a suikast düzenleyenler, cumhuriyetin gelenek ve göreneklerinin ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğine ikna olmuş olsalar da, onlar da Mark Antony ve Octavianus arasındaki askeri ittifakın kurbanı oldular.
Roma'nın merkezileşmesine giden yol, ancak önceki nesilde meydana gelen büyük bir siyasi değişim sayesinde mümkün oldu. Gerçekten de Lucius Cornelius Sulla'nın girişimleri, Sezar'ın yükselişinin altyapısını hazırlamak için çok şey yaptı.
En başta Rubicon nehrini geçen ve Roma’ya askerlerini süren kişiydi Sulla. Askeri başarılarından sonra, Mark Antony ve Augustus’a tasfiyeler için zemin hazırlayacak habis yasaklama sistemini de dahil olacak bir çok anayasal reformu gerçekleştirmişti. Ek olarak tek bir kişinin devlet üzerinde sınırsız güce sahip olduğu Diktatörlüğü canlandıran da Sulla’ydı. Sulla, Sezar ve Augustus'un benzemeye çalıştığı bir tarzda, siyasi güce cumhuriyetçi erdemden ziyade askeri güç ve siyasi hakimiyet yoluyla ulaştı.
Bu faktörlerin tümü, bir zamanlar hırslı eğilimlerinin geleneksel kısıtlamalar tarafından engellendiği sınırlı ve ayrılmış bir politik sistemi olan Roma Cumhuriyeti'nin çöküşünde önemli roller oynadı.
1.Ronald Syme, The Roman Revolution (New York: Oxford University Press, 2002), 92-93.
2.Ibid, 60.
3.Adrian Goldsworthy, Caesar: Life of a Colossus (New Haven: Yale University, 2006), 476-477.
4.Elizabeth Rawson, Cicero: A Portrait (Ithaca: Cornell University Press, 1983), 106.
Yazar - Dave Benner
Dave Benner, Amerika Birleşik Devletleri Anayasası, kuruluş ilkeleri ve erken cumhuriyet ile ilgili konularda konuşmalar yapmakta ve yazılar yazmaktadır. Dave ayrıca Compact of the Republic: The League of States and the Religion ve The 14th Amendment and the Incorporation Doctrine'ın da yazarıdır. The Tenth Amendment Center ve Abbeville Enstitüsü için makaleler yazıyor. Ayrıca DaveBenner.com ve Youtube'da tarihi içerikler üretiyor.
Çevirmen - Mert Halil Bölükbaşı
Bu yazı mises.org sitesinin ''Political Centralization Ended the Roman Republic'' adlı yazının çevirisidir.
¹
Ya
留言