top of page

Parasal Milliyetçilik ve Özgür Dünyanın Sonu

23/03/2018 - Saifedean Ammous
Önceki Bölüm - Sonraki Bölüm

Mises’in son bölümde isim vererek atıfta bulunduğu sağlam paranın düşmanları, Orta Avrupa’da 1914 yılındaki küçük bir savaşın başlangıcında altın standardına karşı zafer kazanmak üzereydi, bu da insanlık tarihindeki ilk küresel savaşa kartopu misali dönüştü.


Kuşkusuz savaş başladığında kimse bu kadar uzun süreceğini ve bu kadar çok zayiata sebep olacağını tasavvur edememişti. Örneğin, İngiliz gazeteleri askerler için muzaffer bir yaz gezintisi olacağını umarak onu, Ağustos Banka Tatili Savaşı olarak ilân etmişti. Bunun sınırlı bir çatışma olacağına dair genel bir his vardı. Avrupa’da on yıllardır süregelen görece barıştan sonra, yeni nesil Avrupalılar savaş başlatmanın olası neticelerini kavramaktan acizdi. Tarihçiler bugün hâlâ Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Sırp ayrılıkçılar arasındaki çatışmanın, milyonlarca insanın hayatına mal olan ve sınırları acımasızca yeniden çizen küresel bir savaşı nasıl tetiklediği konusunda ikna edici stratejik ya da jeopolitik bir açıklama sunamamaktadırlar.


Geçmişe baktığımızda, Birinci Dünya Savaşı ile önceki sınırlı savaşlar arasındaki en büyük fark jeopolitik veya stratejik değil parasal olmasıdır. Altın standardı geçerliyken hükümetler, vatandaşlarının kâğıt makbuzlar karşılığı kullandığı kasalar dolusu altını doğrudan kontrol edebiliyordu. Hükümet için savaşın sıcaklığında yeni para basmanın kolaylığı cezbediciydi, üstelik vatandaşlardan vergi toplamaktan çok daha kolaydı. Savaşın başlamasından birkaç hafta sonra, savaşa giren tüm büyük devletler altına dönüştürülebilmeyi askıya aldılar ve aslında altın standardından ayrılıp nüfuslarını fiat standardına soktular. Kullandıkları paralar altınla itfa edilemeyen hükümet kâğıt paralarıydı. Sırf altınla itfanın askıya alınmasıyla, hükümetlerin savaş gayretleri artık sadece hazinelerindeki parayla sınırlı değildi; nüfusun tamamının zenginliğini içine alacak şekilde genişlemişti. Hükümet daha fazla para basabildiği ve bu para vatandaşlar ile yabancılar tarafından kabul edildiği sürece savaşı finanse edebilirdi. Daha önceleri, altının para olarak insanların elinde olduğu bir para sisteminde, hükümet savaş gayretlerini finanse etmek için yalnızca kendi hazinesine ve ilâveten çıkarılabilecek vergilere ve tahvillere sahipti. Bu durum çatışmayı sınırlandırırdı ve 20. yüzyıldan önce dünya çapında yaşanan nispeten uzun barış dönemlerinin özünde yatan sebepti.


Eğer Avrupalı milletler altın standardında kalsalar ya da Avrupalı halklar altınlarını kendi ellerinde tutsalardı, hükümetler enflasyon yerine vergilendirme yoluna gider ve tarih daha farklı olabilirdi. Büyük ihtimalle müttefiklerden birinin para kaynağı tükenecek ve rejimin devamına finansal olarak katkı vermeye gönüllü olmayan halkından servet toplamakta güçlük çekmeye başlayacak ve böylelikle Birinci Dünya Savaşı birkaç aylık askerî çatışma ile sonuçlanacaktı. Ancak altın standardının askıya alınmasıyla birlikte, mali kaynakların tükenmesi savaşın sonlanması için yeterli değildi; bir egemen, enflasyon yoluyla kamulaştırdığı birikmiş millî serveti de tüketmeliydi.


Avrupa ülkelerinin paralarını devalüe etmeleri herhangi bir ilerleme veya çözüm getirmeksizin kanlı bir açmazın dört yıl sürmesine sebep oldu. Tüm bu saçmalıklar savaşa giren ülkelerin halklarına hiçbir şey ifade etmiyor ve ekseriyetle birbirleriyle hısım akraba olan monarkların sınırsız kibir ve ihtirasları dışında görünür bir sebep olmaksızın ön saflardaki askerler canlarını tehlikeye atıyorlardı. Bu savaşın saçmalığının en canlı örneği 1914 Noel arifesinde gerçekleşti. Fransız, İngiliz ve Alman askerleri savaşma emirlerini dinlemeyip silahlarını bıraktılar ve birbirleriyle kaynaşıp sosyalleşmek için savaş hatlarının ötesine geçtiler. Alman askerlerinin çoğu İngiltere’de çalışmış olduklarından İngilizce konuşabiliyordu, pek çoğunun futbola düşkünlüğü vardı ve takımlar arasında hazırlık yapılmadan pek çok maç düzenlenmekteydi.¹ Ateşkesin ortaya çıkardığı akıllara zarar gerçek ise bu askerlerin savaşarak elde edebilecekleri hiçbir kazançları, birbirlerinden nefret etmek ve bu savaşa devam etmek için hiçbir sebepleri bulunmamasıydı. Ülkelerinin rekabeti için çok daha makul bir mecrayı, millî mensubiyetlerin barış içinde mücadele edebildiği futbol oyununda bulacaklardı.


Savaş, 1917’de Amerika Birleşik Devletleri’nin dahline ve güç dengesini bir tarafın lehine çevirmek pahasına yüklü miktarda kaynak sağlayıp ittifakın düşmanlarını çaresiz bırakmasına kadar dört yıl boyunca neredeyse hiçbir ilerleme göstermeksizin sürdü. Tüm hükümetler savaş makinelerini enflasyonla fonlarken, 1918’de Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yenilgilerini kaçınılmaz hâle getiren şeyle -paralarındaki ciddi değer kaybıyla- karşılaştı.


Şekil 1: Birinci Dünya Savaşı sırasında majör para birimleri ve İsviçre frangının karşılaştırılması (Haziran 1914’teki döviz kuru: 1).

Savaşan tarafların para birimleri o dönemde hâlâ altın standardında olan İsviçre frangı ile kıyaslandığında, her bir para biriminin uğradığı devalüasyonu Şekil 1’de² görmek mümkündür.


Ortalık durulduktan sonra, tüm Avrupa güçlerinin para birimleri gerçek değerlerinde kayıp yaşadılar. Kaybeden taraf Almanya ve Avusturya’nın ortalama para birimi değerleri Kasım 1918’de 1913’teki değerlerinin %51 ve %31’ine geriledi. İtalya para biriminin değeri orijinal değerinin %77’sine, Fransa’nınki %91’ine, İngiltere’ninki %93’üne ve ABD’ninki ise yalnızca %96’sına geriledi.³ (Bkz. Tablo 1)⁴


Tablo 1: Birinci Dünya Savaşı sırasında ulusal para birimlerinin İsviçre frangına karşı değer kaybı.

Ülke

Birinci Dünya Savaşı Esnasında

Para Birimi Değer Kaybı

ABD

%3,44

İngiltere

%6,63

Fransa

%9,04

İtalya

%22,3

Almanya

%48,9

Avusturya

%68,9


Savaşın yol açtığı coğrafi değişimler dökülen kana neredeyse değmeyecek ölçüdeydi. Çoğu millet marjinal sayılabilecek miktarda toprak kazandı veya kaybetti. Zafer kazanan hiçbir taraf, uğruna feda ettiği canlara değecek büyüklükte toprak elde etmedi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu daha küçük uluslara bölündü, ancak savaşı kazananlar tarafından değil kendi halkları tarafından yönetilmeye başladılar. Savaşın getirdiği en büyük düzenleme, pek çok Avrupa monarşisini ortadan kaldırarak cumhuriyetçi rejimler getirmiş olmasıdır. Ne var ki böyle bir geçiş, savaşın bu ülkelerin vatandaşlarına verdiği acı ve yıkımla kıyaslandığında ihtişamını yitirmektedir.


Merkez bankalarından altınların çekilmesi, altının hareketinin uluslararası olarak askıya alınması veya büyük ekonomilerde ağır kısıtlamalara maruz kalmasıyla, fiyatlar yükselmeye devam etse de hükümetler para birimlerinin itibarını anca kuru, savaş öncesine sabitleyerek koruyabiliyordu. Altın standardı etrafında dönen uluslararası parasal sistem, savaş sona erdiğinde işlemez hâle gelmişti. Tüm ülkeler altını terk etmişlerdi ve altın standardına dönüp dönmeme ve -eğer dönülürse de- para birimlerini altına karşı nasıl revalüe edecekleri konusunda büyük bir çıkmaza düşmüşlerdi. Para birimlerine sahip oldukları altın rezervlerine göre âdil bir şekilde piyasa değeri belirledikleri takdirde bu, paralarının ne kadar değer kaybettiğini gözler önüne seren hiç de popüler olmayan bir kabullenme olacaktı.


Eski döviz kuru oranlarına dönmek, vatandaşların her yerde bulunan kâğıt makbuzlar yerine altın tutmak istemesine ve altının hak ettiği değeri gördüğü yurt dışına çıkmasına sebep olacaktı. Bu çıkmaz, parayı piyasanın elinden aldı ve siyasî olarak kontrol edilen ekonomik bir karar hâline getirdi. En satılabilir malın piyasa iştirakçileri tarafından değişim aracı olarak seçilmesi yerine, paranın değerinin, arzının ve faiz oranının merkezî olarak millî hükümetler tarafından planlanır hâle geldiği bu sistem, Hayek tarafından “parasal milliyetçilik” olarak adlandırıldı. Aynı adı taşıyan harikulade kitaptan bir alıntı:


Parasal milliyetçilik ile bir ülkenin dünya para arzındaki payının, bazı bölge ve çevrelerde paranın oransal miktarını belirleyen aynı prensip ve mekanizmalarla belirlenmeye terk edilmemesi gerektiğini kastediyorum. Gerçek bir Uluslararası Para Sistemi, tüm dünyanın ayrı ayrı ülkelerinde varlığını sürdüren ve bölgeler arasındaki akışı tüm bireylerin eylemlerinin sonuçlarıyla belirlenmeye bırakılan homojen bir paraya sahip olduğu bir sistem olacaktır.⁵

Altın asla yeniden dünyanın homojen para birimi olamaz çünkü bankaların tekel pozisyonu ve altın bulundurma konusundaki kısıtlamaları insanları ulusal hükümet parası kullanmaya zorlamaktadır. Bitcoin’in millî sınırları aşıp hükümetin kontrol alanı dışında internetin yerel para birimi olarak ortaya çıkışı, yeni bir uluslararası parasal sistem için ilgi çekici bir olasılık sunmaktadır. Bu husus 9. Bölüm’de analiz edilecektir.


Dipnotlar:

1. Malcolm Brown ve Shirley Seaton, Christmas Truce: The Western Front December 1914, Londra: Pan Macmillan, 2014.

2. Kaynak: George Hall, “Exchange Rates and Casualties During the First World War”, Journal of Monetary Economics.

3. Almanya ve Avusturya sınırlarının İsviçre’ye yakınlığı ve bu ülke halkları arasındaki sıkı ilişkilerin daha fazla Alman ve Avusturyalıyı paralarını İsviçre frangıyla değiştirmeye sevk ederek bu para birimlerinin çöküşünü hızlandırmış ve Birinci Dünya Savaşı’nın sonucunda belirleyici rol oynamış mıdır diye hep merak etmişimdir. Bu soru üzerine bugüne kadar bir araştırma yapıldığına rastlamadım. Değerli okuyucularım, eğer siz karşılaştıysanız lütfen iletişime geçiniz.

4. Temmuz 1914’ten Kasım 1918’e kadar. Kaynak: George Hall, “Exchange Rates and Casualties During the First World War”, Journal of Monetary Economics.

5. Friedrich Hayek, Monetary Nationalism and International Stability, Fairfield, NJ: Augustus Kelley, 1989 (1937).


 

Yazar: Saifedean Ammous
Dr. Saifedean Ammous, 2003’te Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden makine mühendisi olarak mezun olmasının ardından iktisat eğitimi alarak Lübnan Amerikan Üniversitesi’nde ekonomi profesörü ve Columbia üniversitesinde Kapitalizm ve Toplum Merkezi üyesi olmuştur. Columbia Üniversitesi’nde “sürdürülebilir kalkınma” üzerine doktora yapmıştır. Ammous, onlarca dile çevrilen Mart-2018 yayın tarihli The Bitcoin Standard ve Kasım-2021 yayın tarihli The Fiat Standard adlı ufuk açıcı kitapların yazarıdır. Aynı zamanda Avusturya İktisat Ekolü’nden esinle ekonominin ilkeleri üzerine derinlikli bir çalışması da pek yakında basılacaktır. Şu sıralar ekonomi dersleri vermekte ve Saifedean.com adlı web sitesi üzerinden çok kapsamlı bir podcast yayınlamaktadır. Twitter, YouTube, Instagram ve Facebook üzerinden irtibata geçebilirsiniz.

Çevirmen: Evgin Serbest

Editör: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı, her Salı, Perşembe ve Cumartesi akşamları bölüm bölüm paylaşacağımız Bitcoin Standardı adlı eserin Liberus Kitap/Liber Plus Yayınları tarafından yapılan basımından alıntıdır. Kitabın fiziksel kopyasını satın almanızı önem ve ısrarla tavsiye ederiz.
68 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page