23/03/2018 - Saifedean Ammous

⏪ Önceki Bölüm - Sonraki Bölüm ⏩
Sağlam para satılabilirliğinden dolayı piyasada serbestçe seçilir. Çünkü zaman içinde değerini korur, bölgeler arasında etkili bir biçimde değer taşıyabilir ve daha küçük birimlere bölünebilir veya daha büyük ölçeklere gruplanabilir. Arzı, insanları onu kullanmaya zorlayan bir otorite tarafından manipüle edilemeyen paradır. Sağlam paranın önemi, geçen bölümdeki tartışmadan ve Avusturyalı iktisatçıların bize sunduğu parasal ekonomi anlayışından da anlaşılabileceği üzere üç asıl esasla açıklanabilir. Birincisi, zaman içinde değer korur, böylece insanları geleceklerini düşünmeye teşvik ederek zaman tercihlerini düşürür. Zaman tercihinin düşürülmesi, insan uygarlığı sürecini başlatan şeydir ve insanların işbirliği yapmasını, gelişmesini ve barış içinde yaşamasını sağlar. İkincisi, sağlam para ticaretin istikrarlı bir ölçü birimine dayalı olmasına imkân vererek hükümet kontrolü ve baskılarından arınmış daha büyük piyasalara olanak sağlar. Özgür ticarete barış ve refah eşlik eder. Üstelik, her türlü ekonomik hesaplama ve planlama için bir hesaplama birimi olması zaruridir. Ucuz para, ekonomik hesaplamayı güvenilmez hâle getirir ve ekonomik resesyonlar ile krizlerin temel sebebidir. Son olarak, baskıcı devletler para yaratma yoluyla vatandaşları üzerinde gereğinden fazla güce sahip olabilir. Sağlam para, bireysel özgürlükleri despotizm ve baskılardan korumak için elzemdir.
Sağlam para, bireylerin karar verme sürecinde önemli bir yeri olmasına karşın çoğunlukla göz ardı edilen bireysel zaman tercihi için ana faktördür. Zaman tercihi, bireylerin şimdiki zamana kıyasla geleceğe verdikleri değeri ifade eder. İnsanlar sonsuza dek yaşamadıklarından ve ölüm her an kapıyı çalabileceğinden dolayı gelecek belirsizdir. Ve tüketim de hayatta kalmak için gereklidir. İnsanlar mevcut tüketimi her zaman gelecekteki tüketimden daha değerli görmüşlerdir. Çünkü mevcut tüketim olmaksızın gelecek mümkün olmayabilir. Diğer bir deyişle, zaman tercihi tüm insanlar için pozitiftir; insanlar geleceğe şimdiki zamana kıyasla daha az değer verirler.
İlâve olarak, zaman ve kaynaklarla daha fazla mal üretmek mümkün olduğu için, rasyonel bireyler daha fazla üretebilmek için kullanabilecekleri bir miktar kaynağa gelecekte sahip olmaktansa şimdi sahip olmayı tercih eder. Bir bireyin herhangi bir malı bir yıl boyunca almayı erteleyebilmesi için, bu bireye miktar olarak aynı malın çok daha fazlası vadedilmiş olmalıdır. Bir bireyin herhangi bir malı almasını ertelemesi için gereken miktar o bireyin zaman tercihinde belirleyici rol oynar. Tüm rasyonel bireyler sıfır olmayan bir zaman tercihine sahiptir. Fakat zaman tercihi bireyden bireye farklılık gösterir.
Hayvanların zaman tercihleri insanlarınkinden yüksektir. Çünkü hayvanlar, gelecek hakkında pek bir anlayışları olmadığından, âni olarak gelişen dürtülerini tatmin edecek şekilde hareket ederler. Birkaç hayvan türü gelecekte sağlam kalabilecek yuva inşa etme kabiliyetine sahiptir. Bu hayvanlar açlık ve saldırganlık gibi dürtülerini derhâl tatmin etmek için hareket eden hayvanlara kıyasla daha düşük zaman tercihine sahiptirler. Biz insanların daha düşük zaman tercihi, içgüdüsel veya hayvansı dürtülerimizi kontrol etmemize, gelecekte bizim için neyin daha iyi olacağını düşünmemize ve dürtülerden ziyade rasyonel olarak hareket etmemize olanak sağlar. Tüm zamanımızı âni tüketim malları üretmek yerine daha iyi malları üretebilmek için üretime daha uzun süre tahsis etmeyi tercih edebiliriz. İnsanlar zaman tercihlerini düşürdükçe, çok daha uzak ihtiyaçları için daha uzun vadeli işler yapma yeteneği kazanırlar ve âni tüketim yerine gelecekteki bir ürünün üretimi için mallar, yani sermaye malları üretmelerine imkân sağlayacak bir zihinsel kapasite geliştirirler.
Hayvanlar da insanlar da avlanabilirler, ne var ki insan av malzemeleri üretmek için zaman harcayarak kendisini hayvanlardan farklılaştırmıştır. Bazı hayvanlar nadiren de olsa başka bir hayvanı avlamak için bir araç kullanabilir, yalnız bu araçlara sahip olma ya da bu araçları uzun süre kullanabilmek için muhafaza etmek gibi bir kabiliyetleri yoktur. Yalnızca daha düşük bir zaman tercihi ile insan avlanmaktan bir süre vazgeçip bir mızrak veya olta yapmaya zaman ayırabilir. Mızrak ve olta karın doyurmaz ama daha verimli şekilde avlanmaya yardımcı olabilir. İşte yatırımın da özü budur: İnsanlar, anlık tatminlerini geciktirerek, zaman ve kaynaklarını, üretimi daha içerikli -veya teknolojik olarak daha üstün- ve uzun vadeli hâle getirecek sermaye malları üretimine tahsis ederler. Bir bireyin tatmin duygusunu erteleyerek bu daha uzun vadeli ve yüksek riskli üretim sürecine başlamasına sebep olan tek şey, bu sürecin daha fazla ve daha üstün mallar ortaya çıkaracak olmasıdır. Diğer bir deyişle yatırım, üreticinin verimliliğini artırmaktadır.
İktisatçı Hans-Herman Hoppe zaman tercihinin herhangi bir tasarruf, sermaye veya dayanıklı tüketim malı oluşumu için yeteri kadar düştüğünde, bu eğilimin zaman tercihini daha da azaltarak bir “medeniyet süreci” başlattığını açıklar.¹
Bir olta yapan balıkçı bir saatte, çıplak elleriyle balık tutmaya çalışan bir balıkçıdan daha fazla balık yakalayabilir. Ancak balık oltası yapmanın tek yolu, karnını doyurabilecek bir balık tutmak yerine o zamanı bir olta yapmak için ayırmaktan geçer. Bu süreç oldukça belirsizdir ve sonuçta olta çalışmayabilir. Balıkçı zamanını boşa harcamış olabilir. Yatırım yalnızca tatmini geciktirmeyi gerektirmekle kalmaz, aynı zamanda bir başarısızlık riski de taşır. Yani yatırım ancak bir ödül beklentisiyle gerçekleştirilir. Bir bireyin zaman tercihi ne kadar düşükse, tatmin duygusunu erteleyerek sermaye biriktirmesi ve bunu bir yatırıma dönüştürmesi o kadar kuvvetle muhtemeldir. Ne kadar sermaye birikirse, işgücünün üretkenliği de o kadar büyük olur ve üretimin vadesi uzar.
Aradaki farkı daha canlı bir şekilde anlamak için, sadece çıplak elleriyle başlayan iki birey hayal edelim. Bu iki kişiden Harry, Linda’ya kıyasla daha yüksek zaman tercihine sahip olsun. Harry zamanını yalnızca çıplak elle balık tutmaya ayırarak, günlük balık ihtiyacını karşılamak için sekiz saat çalışmak zorunda kalıyor. Oysa Linda, daha düşük bir zaman tercihine sahip olduğu için altı saatini daha az miktarda balık tutmak için ayırırken, geriye kalan iki saatini de olta üretmek için kullanıyor. Aradan geçen bir haftanın ardından Linda’nın çalışan bir olta üretmeyi başardığını varsayalım. İkinci haftada Linda, sekiz saat boyunca Harry’nin yakaladığının iki katı balık yakalayabilecektir. Linda’nın oltaya yaptığı bu yatırım, ona günde sadece dört saat çalışarak Harry ile aynı miktarda balık yeme imkânı sağlamıştır. Fakat Linda düşük zaman tercihli birisi olduğu için kazandıklarıyla yetinmeyecektir. Şimdi dört saat Harry’nin tuttuğu miktarda balık tutmak için harcayacak, kalan dört saatte daha fazla sermaye birikimi için çalışacaktır. Örneğin, bu dört saati kendisine bir balıkçı teknesi yapmak için harcayacaktır. Bir ayın sonunda bir oltası ve balıkçı teknesi olan Linda, denizin daha derin yerlerinde Harry’nin hiç görmediği balık türlerini yakalama imkânına kavuşacaktır. Linda’nın verimliliği artık yalnızca saat başına daha fazla balıkla ölçülemez çünkü Harry’nin yakaladığı balıklardan daha üstün balıklar da yakalamaktadır. Artık günde bir saat çalışarak günlük yemek ihtiyacını garanti altına alan Linda, geriye kalan zamanını daha fazla sermaye birikimi için harcamaktadır. Daha iyi oltalar, ağlar ve tekneler yaparak üretkenliğini artıracak ve yaşam kalitesini yükseltecektir.
Eğer Harry ve torunları aynı zaman tercihi ile üretip tüketmeye devam ederlerse tüketim ve üretkenlik seviyesi Harry’nin yaşantısının aynısı olacaktır. Eğer Linda ve torunları aynı düşük zaman tercihi ile devam ederlerse zaman içinde yaşam kalitelerini artırmaya devam edecekler, birikmiş sermayelerini artıracaklar ve daha uzun üretim süreçlerine sahip, çok daha yüksek üretim seviyelerinde çalışmaya başlayacaklardır. Linda ve torunları gerçek olsalardı, eşdeğerleri bugün dünyanın en büyük trol teknesi Annelies Ilena’nın sahipleri olurdu. Bu hayranlık uyandıran makineyi düşünmek ve tasarlamak, nihayet 2000 yılında inşa edene kadar on yıllar sürdü. On yıllar boyunca da çalışmaya devam ederek ona yatırım yapan düşük zaman tercihli yatırımcılarına yatırdıkları sermayeyi ödemeye devam edecek. Linda’nın torunları için balık üretim süreci o kadar uzun ve karmaşık bir hâl almıştır ki tamamlaması on yıllar almıştır. Gelgelelim Harry ve torunları hâlâ günde birkaç saat çalışarak kendi üretim süreçlerine devam etmektedirler. Buradaki fark tabii ki Linda’nın torunlarının, Harry’nin torunlarından çok daha fazla üretken olmasından kaynaklanmaktadır ve uzun süreçlere yatırım yapmayı değerli kılan da budur.
Zaman tercihlerinin önemini gösteren önemli bir delil de 1960’ların sonlarına doğru gerçekleştirilen Stanford pamuk lokum (marshmallow) deneyinden² gelmektedir. Psikolog Walter Mischel çocukları bir parça pamuk lokum veya kurabiyenin olduğu bir odaya koyarak isterlerse onu yiyebileceklerini söylemiştir. Ancak eğer 15 dakika sonra odaya döndüğünde çocuklar şekerlemeyi yememişlerse, ödül olarak ikinci bir şekerleme vereceğini de eklemiştir. Diğer bir ifadeyle, çocuklar hazır bir parça şekerle derhâl tatmin ya da hazzı erteleyerek ikinci bir parça şeker alabilme arasında bir seçim yapma şansına sahiptiler. Bu, çocukların zaman tercihlerini sınamanın kolay bir yöntemidir: Daha düşük zaman tercihli öğrenciler ikinci bir parça şekerleme için bekleyebilirken, yüksek zaman tercihli çocuklar bekleyemezler. Mischel çocukları on yıllar sonra takip etti ve pamuk lokum deneyinde ölçülen düşük zaman tercihi ile akademik başarı, daha yüksek SAT (Scholastic Aptitude Test-Akademik Yeterlilik Testi) notları, düşük beden kitle endeksi ve uyuşturucu bağımlısı olmamak arasında kuvvetli bir korelasyon tespit etti.
Bir ekonomi profesörü olarak, ders verdiğim tüm sınıflarda pamuk lokum deneyini kesinlikle anlatırım. Çünkü üniversitelerin ekonomi müfredatlarında bu dersin tamamen yok sayılmasına ve pek çok akademik iktisatçının zaman tercihi ve önemi konusunda hiçbir kulak aşinalığı olmamasına hayret eden birisi olarak inanıyorum ki ekonominin bireylere öğretebileceği en önemli ders zaman tercihidir.
Mikroekonomi bireyler arasındaki işlemlere, makroekonomi de hükümetin ekonomideki rolüne yoğunlaşırken, hakikat şudur: Bir bireyin refahı ile ilgili aldığı en önemli ekonomik kararlar, gelecekteki kendisiyle gerçekleştirdiği ödünleşmeyle ilgili kararlardır. Bir birey her gün diğer insanlarla birkaç ekonomik işlem gerçekleştirecektir ancak gelecekteki kendisi ile çok daha fazla sayıda işlem gerçekleştirecektir. Bu alışverişlerin örnekleri sonsuz sayıdadır: Harcamak yerine parayı tasarruf etmek, düşük ücretle acil iş aramak yerine gelecekteki istihdam için yeni yetenekler edinmek için yatırım yapmak, lüks bir araba için borca girmektense makul fiyatlı ve ayağınızı yerden kesecek bir araba almak, arkadaşlarınızla partiye gitmektense fazla mesaiye kalmak ya da benim derslerimde verdiğim favori örnek, dönemin her haftası ders konularına çalışmaya karar vermek ya da final sınavından önceki gece sabahlara kadar sınava çalışmak…
Bu örneklerin her birinde bireyi belirli bir kararı vermesi için zorlayan kimse yoktur ve kararının sonuçlarından olumlu ya da olumsuz etkilenecek kişi bireyin bizzat kendisidir. Bir insanın hayattaki kararlarını belirleyen ana faktör, o kişinin zaman tercihidir. İnsanların zaman tercihi ve öz denetimi durumlara göre farklılık gösterse de genellikle karar verme sürecinin her yönünde güçlü bir korelasyon bulunabilir. Akılda tutulması gereken çarpıcı gerçek şudur ki bir insanın hayatındaki pek çok şey büyük ölçüde gelecekteki kendisiyle pazarlığını yaptığı şeylerle belirlenecektir. Başarısızlıklarından ötürü başkalarını suçlamak veya başarılarını başkalarına mal etmeyi ne kadar isterse istesin, kendisiyle yaptığı pazarlıklar herhangi bir dış etken veya çevresel koşuldan çok daha kayda değer olacaktır. Şartlar düşük zaman tercihli bir kişiye nasıl bir komplo kurarsa kursun, hedeflerine ulaşana kadar gelecekteki kendisine öncelik vermeye devam etmenin bir yolunu bulacaktır. Ve şans yüksek zaman tercihli bir insanın yüzüne ne kadar gülerse gülsün, gelecekteki kendini sabote etmenin ve değerinden çalmanın bir yolunu bulacaktır. Tüm olumsuzluklara ve elverişsiz koşullara rağmen zafer kazanan insanların pek çok hikâyesi, kendisine Tanrı tarafından yetenekler bahşedilen ve bu yetenekleri boşa harcayıp kendileri için hiçbir kalıcı iyilik elde edemeyen insanlarınkiyle güçlü bir zıtlık oluşturmaktadır. Pek çok yetenekli sporcu ve sahne insanı çuvalla para kazanır, sonra da yüksek zaman tercihleri kendilerini alt eder ve ceplerinde tek kuruş kalmadan ölür. Öte yandan herhangi bir Tanrı vergisi özelliği olmayan pek çok sıradan insan özenle ve sebat ederek çalışıp tasarruf eder. Kendilerini finansal anlamda güvenceye almak ve kendi ebeveynlerinden kalan hayattan daha iyisini çocuklarına miras bırakmak için yatırımlar yaparlar.
Bireylerin uzun vadede yatırım yapmaya değer vermeleri ve geleceğin getireceklerine öncelik vermeleri ancak zaman tercihlerini düşürmeleriyle mümkündür. Bireylerin kendi ebeveynlerinden aldıkları hayattan daha iyisini kendi çocuklarına miras bıraktığı bir toplum, medenî bir toplumdur: Orası yaşamın geliştiği, insanların gelecek nesillerin hayatlarını daha iyi hâle getirme amacıyla yaşadıkları bir yerdir. Toplumun sermaye düzeyleri arttıkça üretkenlik ve bununla birlikte de yaşam kalitesi artar. Temel ihtiyaçları temin edilip çevresel tehlikelerin önlenmesiyle insanlar dikkatlerini maddi refahtan ve işlerin angaryasından hayatın daha derin boyutlarına yöneltirler. Ailelerini ve sosyal bağlarını geliştirirler; kültürel, sanatsal ve edebî projeler üstlenirler, toplumlarına ve dünyaya kalıcı katkılar sunmaya çalışırlar. Medeniyet daha fazla sermaye birikimiyle ilgili değildir, esasında medeniyet, sermaye birikiminin -temel ihtiyaçları karşılandığında ve mücbir tehlikeler bertaraf edildiğinde- insanlara gelişme ve hayatta daha derin anlamlar arama özgürlüğü tanımasıyla alâkalıdır.
Bireylerin zaman tercihini belirlemede devreye giren birçok faktör vardır.³ Can ve mal güvenliği tartışmasız bunların en önemlisidir. Çatışma ve suç alanlarında yaşayan bireylerin hayatlarını kaybetme ihtimalinin yüksek ve gelecekten beklentilerinin daha düşük olması, barış içinde yaşayan toplumlardaki bireylere nazaran daha yüksek zaman tercihlerine sahip olmalarına sebep olur. Mülk güvenliği bireylerin zaman tercihini etkileyen başka bir önemli faktördür: Hükümetlerin ve hırsızların bireylerin mülklerine el koyma ihtimalinin yüksek olduğu toplumlarda bireyler daha yüksek zaman tercihine sahip olacaklardır. Bu tip davranışlar bireylerin mülkiyete yatırım yapmak yerine kaynaklarını harcamaya öncelik vererek ihtiyaçlarını hemen tatmin etmelerine sebep olur. Vergi oranları da zaman tercihini olumsuz etkileyecektir: Vergiler ne kadar yüksek olursa bireylerin gelirlerinden tasarrufa kalan miktar azalacak ve bireylerin fazladan çalışma ve tasarruf isteklerini kıracaktır. Çünkü vergi yükü, özellikle düşük gelirlilerin tasarruflarını, hayatta kalmak için yaptıkları gerekli harcamalara nazaran daha fazla azaltmalarına sebep olacaktır.
Bununla birlikte, tartışmamızla en alâkalı şekilde zaman tercihini etkileyen faktör, paranın gelecekte sahip olması beklenen değeridir. İnsanlar kendi paralarını seçtikleri serbest bir piyasada, gelecekte değerini koruması en muhtemel para biçimini seçeceklerdir. Para, değerini korumakta ne kadar iyiyse, insanları tüketimlerini ertelemeye o kadar çok teşvik eder ve bunun yerine sermaye birikimini ve yaşam standartlarının gelişmesine sebep olan kaynakları gelecekteki üretime tahsis eder. Aynı zamanda yaşamın ekonomik olmayan yönlerinde de düşük zaman tercihli insanlar yaratır. Ekonomik karar verme süreci geleceğe yönelik olduğunda diğer tüm kararların da aynı minvalde geleceğe yönelik olması doğaldır. İnsanlar daha barışçıl ve işbirlikçi olurlar; işbirliğinin, çatışmadan elde edilen kısa vadeli kazanımlardan çok daha tatminkâr ve uzun vadeli bir strateji olduğunu anlarlar. İnsanlar, kendileri ve çocukları için uzun vadede en iyi sonuçları sağlayacak ahlâkî seçeneklere öncelik vererek güçlü bir ahlâk anlayışı geliştirirler. Uzun vadeli düşünen bir kimsenin hile yapması, yalan söylemesi veya hırsızlık yapması oldukça düşük bir olasılıktır. Çünkü böyle eylemlerden elde edilenler kısa vadede ödüllendirici olabilir ancak uzun vadede yıkıcı biçimde olumsuz olabilir.
Paranın satın alma gücündeki azalma bir çeşit vergilendirme ya da kamulaştırma gibidir. Bu durum bir kimsenin parasının nominal değeri aynı kalsa bile gerçek değerini azaltacaktır. Modern ekonomilerde hükümet parası, yapay olarak daha düşük faiz oranlarıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır, ki bu modern iktisatçılar için arzu edilen bir hedeftir çünkü borçlanmayı ve yatırımı teşvik eder. Sermaye fiyatı üzerindeki bu manipülasyonun etkisi tasarruf sahiplerine ve yatırımcılara tahakkuk eden ve borçluların ödemek zorunda olduğu faizleri suni olarak azaltır. Bu sürecin doğal bir sonucu ise, tasarrufların azalarak borçlanmanın artmasıdır. Marjda bireyler gelirlerinin üzerinde tüketerek geleceğe daha çok borç aktaracaktır. Bu durumun sonuçları yalnızca zaman tercihlerine ve finansal kararlarına değil, hayatlarındaki her şeye yansıyacaktır.
Değerini koruyan ya da değeri artan paradan değer kaybeden paraya geçiş uzun vadede oldukça önemlidir: Toplum daha az tasarruf eder, daha az sermaye biriktirir ve muhtemelen sermayesini tüketmeye başlar; işçi üretkenliği reel ücretlerde bir durgunluğa sebep olarak sabit kalır veya azalır; ücretler para basabilen sihirli değnekle nominal olarak artırılsa bile paranın değeri daha da düşecektir. İnsanlar daha fazla harcayıp daha az tasarruf etmeye başladığında, tüm karar alma süreçlerinde şimdiki zamana daha fazla önem vermeye başlarlar. Bunun sonucunda ahlâkî kusurlar ortaya çıkar, çatışmalara sebep olur ve bireylerin çatışmacı, yıkıcı ve kendi kendine zarar verici davranışlara kapılma ihtimali artar.
Bu, medeniyetlerin sağlam bir parasal sistemle niçin gelişim gösterdiğini ancak parasal sistemleri değer kaybettiğinde niçin parçalanmaya başladığını açıklar. Tıpkı Roma ve Bizans ile modern Avrupa toplumlarında olduğu gibi. 19. ve 20. yüzyıllar arasındaki zıtlık sağlam paradan uzaklaşma ve bunun beraberinde gelen sorunlar bağlamında anlaşılabilir.
Dipnotlar:
1. Hans-Hermann Hoppe, Democracy: The God That Failed, s. 6.
2. Walter Mischel, Ebbe B. Ebbesen ve Antonette Raskoff Zeiss, “Cognitive and Attentional Mechanisms in Delay of Gratification”, Journal of Personality and Social Psychology, cilt 21, no. 2 (1972): 204-218.
3. Okuyucu burada Hoppe’nin, Democracy: The God That Failed kitabında bu faktörlerin mükemmel olarak tartışıldığı birinci bölümüne yönlendirilmektedir. Konunun daha temel ve teknik tartışmaları Murray Rothbard’ın İnsan, İktisat ve Devlet’inin altıncı bölümünde, Mises’in İnsan Eylemi’nin on sekiz ve on dokuzuncu bölümlerinde ve Eugen von Böhm-Bawerk’in Capital and Interest’inde bulunabilir.