06/04/2022 - Chris Calton

Dünyanın dört bir yanındaki hükümetlerin covid-19'a yanıt olarak vatandaşlarına dayattığı karantina politikalarının sonuçlarını tam olarak anlamamız yıllar alabilir, ancak maliyetlerin kanıtları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından yakın zamanda yürütülen bir araştırma doğrultusunda, binlerce lise öğrencisiyle pandeminin etkileri hakkında anket yapıldı. Araştırma, "Pandemi başlangıcından bu yana", "öğrencilerin yarısından fazlasının okul ödevlerini tamamlamakta zorlandığını (%66) ve evlerinde bir ebeveyn veya başka bir yetişkin tarafından duygusal istismara maruz kaldığını (%55) bildiriyor. Bu, “ebeveynlerin işini kaybetmesi (%29), kişisel işini kaybetmesi (%22) ve açlık (%24) yoluyla güvensizlik yaşayan” öğrencilerle büyük ölçüde ilişkiliydi.
Aynı gün yayınlanan ilgili bir CDC araştırması, pandeminin lise öğrencilerinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini inceledi. "Anketten önceki 12 ay boyunca, %44.2'si sürekli üzüntü veya umutsuzluk duyguları yaşadı, %19.9'u ciddi olarak intihar girişiminde bulunmayı düşündü ve %9.0'ı intihara teşebbüs etti."
Bu bulgular sürpriz değil. Pandemiden sadece birkaç ay sonra, CDC'nin hastalık ve ölüm raporu, her yaştan insanla madde bağımlılığı ve intihar düşünceleri hakkında anket yaptı ve COVID öncesi anketlere kıyasla en çarpıcı artışı gençler gösterdi. Siyasetteki ve medyadaki demagoglar, dünyanın acımasız izolasyon politikalarını benimsememesi durumunda kıyameti öngördüğü için, bu rapor elbette görmezden gelindi.
Asıl soru, bu çalışmaların bulgularının pandeminin sonucu mu yoksa ona verilen yanıt mı olduğudur. Çalışmalardan bahseden bir CDC temsilcisi, bu soruya açıklayıcı bir cevap verdi: "Bu bize, pandeminin gençler ve aileleri için inanılmaz derecede yıkıcı olduğunu kesin olarak söylememiz için gerçekten kanıt sağlıyor". Çalışmalarla ilgili haber yapan her medya manşetine göre “salgın can aldı”.
Bazılarına göre, pandemi ve karantinalar arasındaki ayrım, önemsiz detaylarla ilgilenmek gibi görünebilir, ancak kelimelerin seçimi, mevcut ve gelecekteki politikalar üzerinde önemli sonuçlar doğurabilir. Sosyal mesafe uygulamasının ardındaki mantık, bu tür politikaların pandeminin şiddetini azaltmak için gerekli olduğuydu. Karantinaların etkisiz kaldığına dair ezici kanıtlar karşısında bile, inananlar her zaman karşı çıkanları görevden almanın ve daha ciddi emirler vermenin yollarını bulacaklardır (sorun, yeterince kapanmamış olmamızdır!).
Medya ve araştırmacıların iddia ettiği gibi gençlere bu kadar zarar veren şey salgın ise, virüse karşı fazlaca olan otoriter tepkiler bizzat haklı çıkarılacaktır. Daha sıkı kapanın! Daha fazla izole edin! İhlal edenleri daha ağır bir şekilde cezalandırın! Bayan Lovejoy gibi kapanmacıların, çözmeyi amaçladıkları sorunlardan sorumlu olan politikalara destek sağlamak için yalnızca "çocukları düşünün" diye ağlamaları gerekiyor.
Bu nedenle, neden ve sonucu doğru şekilde ilişkilendirmek çok önemlidir. Aileler için finansal güvensizlikler yaratan ve gençlerimizin sosyal hayatlarını mahveden pandemi değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Gençler (ve yetişkinler, o kadar şiddetli olmasa da) arasında depresyon, uyuşturucu kullanımı ve intihar düşüncelerinin oranlarını artıran şey pandemi değildir. Bunlar bizi güvende tutmak adına, hassas gençlere arkadaşlarını göremeyeceklerini, yüzlerini gösteremeyeceklerini veya kendilerini zihinsel olarak sağlıklı yetişkinler olarak geliştirmelerine yardımcı olacak herhangi bir sosyal faaliyette bulunamayacaklarını söyleyen pandemiye yönelik politik müdahalelerinin maliyetleridir.
Medyanın, gençleri bu kadar olumsuz etkileyenin pandemi değil, karantina, izolasyon ve sosyal mesafe uygulaması olduğunu bildirmeye başlamasının zamanı geldi.
Yazar - Chris Calton
Chris Calton bir ekonomi tarihçisi ve eski bir Mises Araştırma Görevlisidir. Historical Controversies podcast'inin yazarı ve sunucusuydu.
Çevirmen - Utku Aslanoglu
Bu yazı mises.org sitesinin ''Lockdowns, Not the Pandemic, Created Havoc'' adlı yazının çevirisidir.