top of page

Neden Altın?

23/03/2018 - Saifedean Ammous
Önceki Bölüm - Sonraki Bölüm

Emtia parasının nasıl oluştuğunu anlamak için, 1. Bölüm’de sözünü ettiğimiz ucuz para tuzağını daha ayrıntılı olarak ele alacağız. Bir malın piyasa talebi (bir malın kendisini tüketmek veya saklamak için) ve parasal talebi (bir malın değişim veya değer saklama aracı olarak) ile başlıyoruz. Bir kişi bir malı iyi bir değer saklama aracı olarak seçtiğinde, mala olan talebi normal piyasa talebinin üzerine çıkararak fiyatının yükselmesine sebep olur. Örneğin, çeşitli endüstriyel amaçlar için bakır talebi yıllık yaklaşık 20 milyon tondur. Ton fiyatı 5.000 dolar ve toplam piyasa değeri 100 milyar dolardır. Bir milyarderin servetinin 10 milyar dolarını bakır olarak saklamak istediğini düşünün. Milyarderin bankacıları yıllık küresel bakır üretiminin %10’unu satın almak için çabalarken kaçınılmaz olarak bakır fiyatının artmasına sebep olacaklardır. Almaya karar verdiği mal daha satın alma işlemi tamamlamadan değer kazanmıştır. Milyarderin bu para stratejisi başta makulmuş gibi görünebilir. Kuşkusuz milyarder, bu değer artışıyla daha çok insanın bir değer saklama aracı olarak bakıra yöneleceği ve bakır fiyatlarının daha da yükseleceği sonucuna varır.


Ancak daha fazla insan bakırdan para kazanmak için kendisine katılırsa, bakırla kafayı bozmuş olan hayalî milyarderimizin başı derde girer. Yükselen fiyatı, bakırı dünyanın dört bir yanındaki işçiler ve sermaye için bir rant hâline getirecektir. Toprak altındaki bakırı madencilikle çıkarmayı bir yana bırakın, hesaplayabileceğimiz miktar için bile kabiliyetimizin fevkindedir. Bu yüzden pratikte, bu işe ne kadar sermaye ve işgücü ayrıldığı, dünyadaki bakır miktarını kısıtlayan tek şeydir. Daha yüksek fiyatlı bakır her zaman üretilebilecek, böylece fiyat ve miktar parasal yatırımcıların talebini tatmin edene kadar yükselmeye devam edecektir. Bunun da ton başına 10.000 dolardan ilâve 10 milyon ton bakır olduğunu farz edelim. Bir noktadan sonra, parasal talep dinmelidir ve bazı bakır sahipleri diğer malları satın almak için stoklarını boşaltmak isteyeceklerdir. Çünkü başlangıçta bakır almaktaki maksatları tam olarak budur.


Parasal talep dindikten sonra, diğer her şey aynı kalmak kaydıyla, bakır piyasası başlangıçtaki ton başına 5.000 dolardan yıllık 20 milyon ton olan arz-talep dengesine dönecektir. Ancak bakır sahipleri birikmiş bakır stoklarını satmaya başladığında fiyat daha da düşecektir. Milyarder, bu süreçte para kaybetmiş olacaktır. Fiyatı yükselttiği için elindeki bakırın büyük bölümünü 5.000 dolardan daha yüksek fiyata almıştı, şimdi ise elindeki bakırın değeri ton başına 5.000 doların da altında kalmıştır. Milyardere sonradan katılanlar ise daha yüksek fiyatlardan aldıkları için milyarderden daha fazla para kaybetmiş olacaklardır.


Bakır, çinko, nikel, pirinç ya da petrol gibi stoklanan değil tüketilip yok olan tüm emtiaya bu model uygulanabilir. Bu emtianın herhangi bir andaki küresel stok miktarı, yıllık üretimle hemen hemen aynı büyüklüktedir. Tüketilmek üzere sürekli yeni arz üretilmektedir. Eğer tasarruf sahipleri servetlerini bu emtiadan birinde saklamayı tercih ederse, fiyat servetlerini yutana kadar küresel arzın küçük bir bölümünü satın almış olacaklardır. Çünkü bu emtiayı endüstride üretken olarak kullanan aktörlerle yarışmaktadırlar. Malı üretenlerin gelirleri arttıkça üretimlerini artırmaya yönelik yatırımlar yapacaklar, fiyatları tekrar düşürerek tasarruf sahiplerinin servetlerini çalmış olacaklardır. Bu bölümde anlatılanların net etkisi, yanlış yola sapan tasarruf sahiplerinin servetlerinin o malı üretenlerin ceplerine girmiş olmasıdır.


Bu bir piyasa balonunun anatomisidir. Artan talep, fiyatlarda sert bir yükselişe sebep olarak talebi daha da yükseltir. Fiyatların yükselmesi üretimde artışı ve yüksek arzı teşvik eder, bu da kaçınılmaz olarak fiyatları düşürür ve normal piyasa fiyatının üzerinden alım yapan herkesi cezalandırmış olur. Balonda yatırım yapanlar soyulup soğana dönerken, malın üreticileri köşeyi döner. Bakır ve dünyadaki diğer neredeyse tüm emtia için bu dinamik bilinen tarih boyunca geçerli olmuştur. Bu emtiayı para olarak seçenlerin servetini devalue edip uzun vadede fakirleştirerek, emtiayı bir değişim aracına değil, bir piyasa malı olan asıl rolüne geri döndürür.


İyi bir değişim aracı olarak işlev görecek her şeyin bu tuzağı atlatması gerekir. İnsanlar onu bir değer saklama aracı olarak gördüğünde değer kazanmalı, ancak malı üretenler fiyatları düşürecek kadar üretimi şişirme imkânına sahip olmamalıdır. Böyle bir varlık onu değer saklama aracı olarak seçenleri ödüllendirecek, uzun vadede ana değer saklama aracı hâline geleceğinden servetlerini artıracaktır. Çünkü diğer emtiayı seçenler ya daha başarılı olan emsallerinin seçimini taklit edecek ya da öylece servetlerini kaybedeceklerdir.


İnsanlığın tarihi boyunca bu yarışın belirgin kazananı iki eşsiz fiziksel karakteristik özelliği sayesinde parasal rolünü koruyan altın olmuştur. Öncelikle, kimyasal olarak o kadar kararlıdır ki yok edilmesi neredeyse imkânsızdır. Ayrıca, altın (simyacıların iddialarına karşın) diğer maddelerden sentezlenerek üretilemez ve yalnızca dünyamızda oldukça nadir bulunan ham cevherinden ayıklanarak elde edilebilir.


Altının kimyasal olarak kararlı olması, bugüne değin çıkarılmış bütün altınların hâlâ tüm dünyada insanlar tarafından tutulduğu anlamına gelmektedir. İnsanlar hiçbir zaman tüketilmeyen ve paslanıp bozulmayan, sürekli büyümeye devam eden mücevher, para ve külçe hâlinde bir altın yığını oluşturmuştur. Altının diğer kimyasal maddelerden sentezlenmesinin imkânsız olması, insanların binlerce yıldır sürekli azalan getiriler ile sürdürdüğü pahalı, toksik ve belirsiz bir süreç olan altın madenciliğinin, altın arzını artırmanın tek yolu olduğu anlamına gelir. Bu da dünyanın her yerinde insanlar tarafından elde tutulan altın stokunun, binlerce yıldır devam eden altın üretiminin bir ürünü ve her yıl yeni üretilen altın miktarından daha fazla demektir. Geçtiğimiz 70 yıl boyunca bu üretim miktarı hiçbir zaman %2’yi geçmeyecek şekilde %1,5 civarında gerçekleşerek epey stabil bir istatistikî tablo çizmiştir. (Bkz. Şekil 1)¹


Şekil 1: Küresel altın stokları ve yıllık stok artış hızı

Altın ile tüketilebilir herhangi bir emtia arasındaki farkı anlamak için, değer saklama aracı olarak talebinde fiyatın aniden yükselmesine ve yıllık üretimin ikiye katlanmasına sebep olan büyük bir artış hayal edin. Herhangi bir tüketilebilir emtia için, ikiye katlanan üretim mevcut herhangi bir stoku gölgede bırakacak, emtianın fiyatı çakılacak ve tasarruf sahiplerini zarara uğratacaktır. Altın için, yıllık üretimin ikiye katlanmasına sebep olan bir fiyat artışı önemsiz olacak ve stoklar %1,5 yerine %3 artacaktır. Üretim hızındaki bu artış korunursa, stoklar daha hızlı büyüyecek ve yeni artışlar önemsiz hâle gelecektir. Altın madencilerinin altın fiyatını önemli ölçüde baskı altına alabilecek miktarlarda altın çıkarması pratikte mümkün değildir.


Bu anlamda altına en yaklaşan rakibi gümüştür. Tarihsel olarak yıllık arz büyüme oranı %5-10 arasındayken, günümüzde %20 civarına yükselmektedir. Gümüşün yıllık arz büyümesi altınınkinden iki sebeple daha yüksektir. Birincisi, gümüş paslanır ve endüstriyel süreçlerde tüketilebilir. Yani mevcut gümüş stoklarının yıllık gümüş üretimine oranı, altın stoklarının yıllık altın üretimine oranı kadar büyük değildir. İkincisi, gümüş dünyada altından daha az nadirdir, ve daha kolay rafine edilebilir. Altından sonra en yüksek ikinci stok-akış oranına sahip olan gümüş, birim ağırlık başına daha az değerli olması sebebiyle, altının bütünleyicisi olarak daha düşük tutarlı işlemler için bin yıllarca ana para birimi olarak kullanılmıştır. Çünkü yüksek değerdeki altını daha küçük birimlere bölmek pek de uygulanabilir değildi. Gümüşün parasal rolünü bertaraf eden uluslararası altın standardının kabul edilmesi, bu bölümün ilerleyen kısımlarında ele alındığı gibi, altına dayalı kâğıt paralarla istenen her ölçekte ödeme yapmayı mümkün kıldı. Küçük tutarlı işlemler için kendisine gerek kalmayınca, gümüş kısa sürede parasal rolünü kaybederek endüstriyel bir metal hâline geldi ve altına kıyasla değer kaybetti. Her ne kadar gümüş yarıştaki ikincilik pozisyonunu korusa bile, 19. yüzyıl teknolojisi paranın kendisi olmaksızın ödeme yapılabilmesine olanak sağladı. Parasal yarışta ikinci olmak yarışı kaybetmekle eşdeğerdi.


Ne zaman gümüşe önemli miktarda parasal bir yatırım yapılırsa, üreticiler için arzı belirgin biçimde yükselterek fiyatı düşürmek ve tasarruf sahiplerinin servetlerini almak zor değildir. Bu örnek gümüş balonunun daha önce niçin patladığını ve eğer şişerse yeniden patlayacağını açıklamaktadır. Ucuz para tuzağının en iyi bilinen örneği, tüm emtialar arasında gümüşten gelir. 1970’li yılların sonlarında, çok varlıklı olan Hunt kardeşler, gümüşü yeniden parasallaştırmak için muazzam miktarlarda gümüş almaya başladılar, böylece gümüş fiyatları yükseldi. Onların mantığına göre, fiyat yükseldikçe daha fazla insan gümüş almak isteyecek, böylece fiyatlar yükselmeye devam edecekti. Dolayısıyla insanlar gümüşle ödeme yapmak isteyecekti. Ne var ki Hunt kardeşler ne kadar alırsa alsın, servetleri madencileri ve yüklü gümüş stoklarına sahip kişileri piyasaya gümüş satmaktan alıkoyacak kadar büyük değildi. Gümüş fiyatları en sonunda çakıldı ve Hunt kardeşler bir milyar dolar üzerinde para kaybettiler. Bu, stok-akış oranının önemini ve parıldayan her şeyin altın olmadığını öğrenmek için ödenmiş en büyük bedeldi.² (Bkz. Şekil 2)³


Şekil 2: Yıllık üretimin bir katı olarak mevcut stoklar

Altının insanlık tarihi boyunca parasal rolünü korumaya devam etmesindeki en temel sebep arz oranının istikrarlı olarak düşük kalmasıdır. Bugün bile merkez bankaları para kâğıtlarını koruyabilmek için kasalarında önemli miktarlarda altın saklamaktadır. Resmî merkez bankası rezervleri yaklaşık 33.000 ton civarındadır, diğer bir deyişle, yeryüzüne çıkmış toplam altının altıda biri kadardır. Altının yüksek stok-akış oranı, onu piyasanın en düşük arz fiyat esnekliğine sahip emtiası hâline getirmektedir. Arzın fiyat esnekliğini, malın arzının yüzdelik yükselişinin, fiyatının yüzdelik yükselişinden fazla olması şeklinde tanımlayabiliriz. Tüm dünyada insanların ellerinde tuttukları altının binlerce yıllık üretimin ürünü olduğundan hareketle, fiyattaki %X bir değişim, maden üretiminde bir artışa sebep olabilir. Ancak bu artış mevcut stoklara kıyasla önemsiz olacaktır. 2006 yılı altının spot fiyatında %36’lık bir artışa tanıklık etti. Başka herhangi bir emtia için böyle bir yükselişin maden üretimini önemli derecede artırarak piyasayı mala boğması ve fiyatının düşmesine sebep olması beklenirdi. Ancak 2006 yılındaki üretim 2005 yılı üretiminden 100 ton daha az olan 2.370 ton seviyesinde gerçekleşti. 2007 yılındaki üretim 10 ton daha düşüktü. Yeni arz 2005’teki mevcut stokların %1,67’si, 2006’daki stokların %1,58’i ve 2007’deki stokların %1,54’üne tekabül ediyordu. Fiyatta %35’lik bir artış bile, piyasaya yeni altın arzında kayda değer bir artışa yol açamayacaktır. ABD Jeolojik Anketi’ne göre, üretimdeki en büyük yıllık artış 1923 yılında %15 civarındaydı ve bu da stokların sadece %1,5 oranında artmasına yol açtı. Üretim iki katına çıksa bile, stoklardaki olası artış sadece %3-4 civarında olacaktır. Küresel stoklardaki en yüksek yıllık artış, stokların %2,6 arttığı 1940 yılında gerçekleşti. Yıllık stok büyümesi bu oranı hiç geçmedi. 1942’den beri de %2’yi aşmadı.


Metal üretimi artmaya başladıkça Çin, Hindistan ve Mısır’daki eski uygarlıklar para olarak önce bakır, sonra da gümüşü kullandılar. O dönemde üretimi oldukça zor olan bu iki metal, zaman ve mekânlar arası iyi bir satılabilirliğe sahipti. Altın, bu medeniyetlerde büyük değer gördü, ancak nadir olması işlemler için satılabilirliğinin kısıtlı olması anlamına geliyordu. Ticaret için muntazam altın paralar ilk defa modern uygarlığın doğduğu yer olan Yunanistan’da, Kral Karun (Croesus) yönetiminde basıldı. Altının küresel cazibesiyle uzak diyarlara yayılan para, küresel ticarete canlılık getirdi. O zamandan beri, insanlık tarihinin dönüm noktaları paranın sağlamlığı ile karmaşık biçimde iç içe geçmiştir. İnsan uygarlığı sağlam paraların yaygın bir biçimde benimsendiği zaman ve bölgelerde gelişirken, sağlam olmayan paralar uygarlıkların düşüş ve toplumsal çöküşüyle çakışıyordu.


Dipnotlar:

1. Kaynak: ABD Jeolojik Anketi.

2. “Külçe Alemi için Büyük Fatura” [“Big Bill for a Bullion Binge”], TIME, 29 Ağustos 1989.

3. Kaynak: ABD Jeolojik Anketi altın verileri. Gümüş Enstitüsü gümüş verileri, BP.com petrol istatistiksel incelemesi. Yazarın bakır için çeşitli medya kaynaklarından tahminleri.


 

Yazar: Saifedean Ammous
Dr. Saifedean Ammous, 2003’te Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden makine mühendisi olarak mezun olmasının ardından iktisat eğitimi alarak Lübnan Amerikan Üniversitesi’nde ekonomi profesörü ve Columbia üniversitesinde Kapitalizm ve Toplum Merkezi üyesi olmuştur. Columbia Üniversitesi’nde “sürdürülebilir kalkınma” üzerine doktora yapmıştır. Ammous, onlarca dile çevrilen Mart-2018 yayın tarihli The Bitcoin Standard ve Kasım-2021 yayın tarihli The Fiat Standard adlı ufuk açıcı kitapların yazarıdır. Aynı zamanda Avusturya İktisat Ekolü’nden esinle ekonominin ilkeleri üzerine derinlikli bir çalışması da pek yakında basılacaktır. Şu sıralar ekonomi dersleri vermekte ve Saifedean.com adlı web sitesi üzerinden çok kapsamlı bir podcast yayınlamaktadır. Twitter, YouTube, Instagram ve Facebook üzerinden irtibata geçebilirsiniz.

Çevirmen: Evgin Serbest

Editör: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı, her Salı, Perşembe ve Cumartesi akşamları bölüm bölüm paylaşacağımız Bitcoin Standardı adlı eserin Liberus Kitap/Liber Plus Yayınları tarafından yapılan basımından alıntıdır. Kitabın fiziksel kopyasını satın almanızı önem ve ısrarla tavsiye ederiz.
94 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page