top of page

Mumcular Dilekçesi

‘’Biz mumcular olarak, yabancı bir rakibin haksız rekabetine maruz kalıyoruz. Bu yabancı ışık üreticisinin bize karşı öyle bir avantajı var ki, iç pazarlarımızı ürünüyle dolduruyor ve fevkalade düşük fiyata sunuyor. Bu yabancı ülkemizde göründüğü anda, tüm müşterilerimiz bizi terk edip ona dönüyor. Sonuç olarak, tüm yerli sanayi tamamen durgunlaşıyor. Dahası, aydınlatma endüstrisinin diğer yerli endüstrilerle sayısız bağlantısı olduğundan, onlar da yaralandı. Bize karşı merhametsizce rekabet eden üretici, güneşten başkası değildir!


İşte bizim dilekçemiz: Lütfen tüm pencerelerin, çatı pencerelerinin, panjurların, perdelerin; yani güneş ışığının evlere girebileceği tüm açıklıkların, deliklerin ve çatlakların kapanmasını emreden bir yasa geçirin. Bu güneş ışığı, mum üreticilerinin işini mahvediyor. Ülkemize her zaman iyi hizmet ettiğimiz için minnettarız, ülkemizin bu eşitsiz rekabete karşı bizi terk etmemesini talep ediyoruz.

Dilekçemizi sadece hiciv olarak görmeyeceğinizi veya en azından bunu destekleme nedenlerimizi duymadan reddedemeyeceğinizi umuyoruz.


Birincisi, insanların doğal ışığa erişimini mümkün olduğunca zorlaştırır ve böylece yapay ışığa artan bir talep yaratırsanız, tüm yerli üreticiler bu şekilde uyarılmaz mı?


Örneğin, daha fazla mum yağı tüketilecekse, doğal olarak daha fazla sığır ve koyun olmalıdır. Sonuç olarak, daha fazla et, yün de olacak. Tarımın temeli olan daha fazla gübre bile olacak.


Daha sonra, aydınlatma için daha fazla yağ tüketilirse, geniş zeytinlikler ve kolza arsamız olacaktır.

Ayrıca, boş alanlarımız çam ağaçları ve diğer reçineli ağaçlar ve bitkilerle kaplanacaktır. Bunun sonucu olarak, bal üretimini arttırmak için çok sayıda arı sürüsü olacaktır. Aslında, tarımın tüm dalları artan bir gelişme gösterecektir.


Aynı şey denizcilik endüstrisi için de geçerlidir. Balina yağı için artan taleple, balina avcılığı için binlerce gemiye ihtiyaç duyacaktır. Kısa sürede bu, ülkemizin saygınlığını koruyabilecek, kandil ve ilgili endüstrilerdeki diğer insanların vatansever duygularını tatmin edebilecek bir donanım sağlayacaktır.


Aydınlatma, armatürleri üreticileri - şamdanlar, lambalar, avizeler, kristaller, bronzlar ve benzeri - özellikle teşvik edilecektir. Geniş mağazalarda parıldayan mumlarda, lambalarda, avizelerde, şamdanlarda, yanlarında şimdikilerin ıskarta kaldığı yaldızlar, bronzlar ve kristaller göreceksiniz.


Sahil boyunca yüksekliklerde bulunan reçine toplayıcıların yanı sıra, derinliklerindeki kömür madencileri, yüksek ücretleriyle ve refaha sevinecekler. Aslında, efendiler, ülkemizin her vatandaşının - kömür madenlerinin en zengin sahibinden en kötü kibrit satıcısına kadar – durumu, dilekçemizin başarısı ile geliştirilecektir.’’


Bastiat’ın bu yazısı, gümrük vergileriyle iç piyasayı ayakta tutmaya çalışıp zenginleşmeyi uman, devletin korumacı anlayışına karşı; kalitenin ve refahın daha ucuza temin edildiği serbest piyasanın tercih edilmesini anlattığı bir hicviyedir. Başka bir ülkeden (güneş) daha ucuza mal ithal etmek varken, iç piyasayı korumak (mumcular) adına gümrük tarifelerini yükseltmenin zenginlik getirmek bir yana dursun, bizi fakirleştirdiği ortadadır. ‘’Söz uluslararası ticarete gelince, solcu aydınlar temel bir çelişkiye düşerler. Dış ülkelerden yapılan ithalat bir tarafıyla kötüdür, çünkü ülke içindeki emekçilerin işsiz kalmasına yol açar. Öbür taraftan ise Küba’ya uygulanan ticaret yasaklarının kötü olduğuna inanılır. Zira Küba halkının hayat standartlarını düşürür. …Dışarıdan yapılacak ithalatın üstüne gümrükler ve diğer sınırlamalar getirmek ABD’yi daha zengin ediyorsa, ABD’nin Küba’ya uyguladığı ambargonun Kübalıları zenginleştirmesi gerekiyordu.’’ (Murphy, 2019, s.190). Aslında, istihdamı korumak adına yapılan şey; yabancı mal yerine yerli mal tercih edildiğinde tüketicinin vergilendirilmesidir.


İthalata getirilen vergiler şüphesiz korunan sektörün ve ona bağlı sektörlerin kârını artırır. Bu tarifelerin görülen yüzüdür. Diğer taraftan, daha fazla vergi ödeyen halk ise fakirleşir. Çünkü fazladan ödediği fark kadar az paraya sahiptir. Fazladan ödenen para, kişilerin dilediği gibi harcayacağı, kendi refahını artıracak alternatif kullanım alanlarından çekilmiştir. Bu ise tarifelerin görülmeyen yüzüdür. Dahası tarifeler tüketicinin sömürülmesine, kaynak israfına ve rant arayışına yol açar. Serbest piyasada bir malın üretilmesinin devam etmesi, insanların o malı tercih etmesine bağlıdır. Yani, karar verici üreticiler değil tüketicilerdir. Gümrük tarifeleri kullanılıp rekabet azaltılarak, bu sistem üretici lehine bozulmuş olur. Böylece üreticiler, verimliliği ve kalitesi düşük malları satarak daha fazla kâr elde etme imkânına sahip olurlar. Bu mallar ise görece israf ile elde edilir. Gümrük vergilerinin olmadığı, tam rekabet koşulları içindeki serbest piyasa, şirketleri uzmanlaşmaya ve daha verimli çalışmaya doğru iter. Aksi haldeki durumda ise daha ucuza temin edilebilme imkânı olan mal, gümrük vergileriyle daha pahalı hale getirilmiştir. Böylelikle görece daha fazla emek, kaynak, işçi çalıştırarak aynı malı imal edenler teşvik edilmiş ve kaynak israfının önü açılmıştır. Bu avantajdan faydalanan şirketler, dış rekabete karşı kazandıkları üstünlük ve kârı bırakmak istemezler. Böylece korunan şirketler rekabetsizlikten yararlanır ve hatta daha fazla regülasyon için lobicilik yaparlar. Aynı şekilde vergileri getiren bürokratlar da bu vergilerin getirdiği kazançtan mahrum kalmak istemezler. Çünkü daha fazla vergi, bürokratlar için harcayabilecekleri daha fazla para ve seçtikleri şirketlere daha fazla rant aktarılması demektir.


Sonuç olarak gümrük tarifeleri amaçlandığı hedeflerin tam aksi sonuçlarına sebebiyet verir. İç piyasayı korumak her ne kadar iyi niyetle atılmış bir adım olsa da korunan şirketlerin kârının artması sadece görülendir. Görülmeyen tarafı ise tüketicilerin daha pahalı, rekabet eksikliği yüzünden kalitesiz mallara mecbur bırakılmasıdır. Eğer gümrük vergileri gerçekten de refahı artırsaydı, Mumcular Dilekçesi’ndeki isteklerin yerine getirilip, güneşin etrafına dev bir siyah perde çekilmesi herkesin yararına olurdu.


Yazar - Can Kilercioglu

Kaynakça

‘’Selected Works of Frederic Bastiat ‘’ , Dean Russell tarafından İngilizce’ye çevrildi, Cilt 1 Paris: Guillaumin, 1863

Murphy, R. (2019), Yanlış Bilinen Kapitalizm, Ankara: Liberte


176 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page