top of page

Merkezi Planlama: Gerçek Ekonomik Kaos

Tarih bize merkezi planlamanın, kaosun gerçek habercisi olduğunu gösteriyor.

Tüm ekonomileri planlanmıştı. Mussolini yönetimindeki İtalya'dan komünist Rusya’ya, Rothbardian anarko-kapitalist serbest piyasasına kadar tüm ekonomik sistemler planlama içerir. Bunların tartışılmasına gerek yok.


Yüzyıllardır süren entelektüel savaş dünyayı sarıyor, fakat, planlamayı kim yapacak?

Friedrich Hayek'in 1948 tarihinde, Bireycilik ve Ekonomik Düzen (Individualism and Economic Order) adlı kitabında yazdığı gibi:

‘’Bu, planlamanın yapılıp yapılmayacağıyla ilgili bir tartışma değil. Aksine, planlamanın; merkezi olarak, tek bir otorite tarafından bütün ekonomik sistem için yapılacağı mı yoksa birçok birey arasında mı bölüneceği konusundaki bir tartışmadır. ”

Kıtlık En İyi Nasıl Başa Çıkılır?


Ekonomik sistemlerin etkinliğini analiz ederken ki kilit soru, kıtlık konusuyla nasıl başa çıktıklarıdır.


Tüm ekonomik mallar tanım gereği kıttır. Bu deyişle ekonomistler; hammadde, sermaye malları ve işgücü gibi kaynakların pek çok alternatif kullanıma sahip olduğunu, ancak yalnızca çok sınırlı sayıda amaç için yerine getirebilir olduklarını ifade ederler. Örneğin, bir çelik kiriş bir gökdelen veya köprüde kullanılabilir, ancak her ikisinde birden kullanılamaz.

‘’Bireylerin, devlet müdahalesi olmaksızın kendi planlarını takip etmelerine izin veren serbest pazarlar, gönüllü işbirliğine dayalı güzel bir düzen elde eder.’’

Kıt kaynakların hangi amaçla ve nasıl düzenlendiği, toplumun yaşam standartlarının büyük ölçüde belirleyicisidir. Üreticiler, kaynakları toplumun en acil ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kullanırlarsa, insani gelişim de hemen arkasından gelecektir. Bunun yerine kaynaklar daha az acil ihtiyaçlara atılırsa, yoksulluk ve sefalet ortaya çıkacaktır.


Bu nedenle, planlama kararlarını kimin alacağı sorusu, refahımız için çok önemlidir.


Serbest Piyasa Kaos Mudur?


Serbest piyasayla genellikle “kaos” olarak alay edilir. Çünkü piyasa katılımcılarının faaliyetleri, herhangi bir merkezi yönetim organı veya yöneticisi tarafından kontrol edilmez veya planlanmaz. Serbest piyasayla ortaya çıkan ürünler, belirli bir tasarımın meyvesi olarak ortaya çıkmaz. Ancak gerçekte, devletin müdahalesi olmadan bireylerin kendi planlarını takip etmelerine izin veren serbest piyasalar, gönüllü işbirliğine dayalı güzel bir düzen elde etmektedir. Leonard Read’in “Ben, Kurşun Kalem” makalesi, dünya çapında yüzlerce yabancının, basit bir yazı malzemesi üretmenin, şaşırtıcı derecede karmaşık sürecini bilmeden birbirleriyle nasıl işbirliği yaptığını harika bir şekilde ifade ediyor.


Bu düzeni bir arada tutan nedir?


Fiyatlar Hayati Bilgileri İletir


Bitmiş ürünler oluşturmak için kullanılan girdilerin değerleri, bitmiş olan ürüne olan talepten sağlanır. Kıt ekonomik malların alternatif kullanımları olduğu için, çeşitli nihai ürünlerin üreticileri bu girdiler için birbirleriyle rekabet halindedir.


Birçok farklı amaç için kullanılabilen, spesifik olmayan bir ürün olan ahşap örneğini ele alalım. Sadece iki potansiyel bitmiş ürünü vardır: konut ve kitap. Üreticiler bu iki seçeneğin hangi kombinasyonunun, toplumun barınma ve okuma talebini en iyi şekilde karşılayacağını nasıl belirler?


Sadece özel mülkiyete ait kaynakların gönüllü değişiminden ortaya çıkan fiyatlar, kıt bulunan kaynakların en acil nerede gerekli olduğunu söyleyebilir. Ahşap için birçok farklı teklifçi, ahşabın nispi kıtlığı ve ahşabın potansiyel olarak kullanılabileceği alternatif nihai malların nispi değeri hakkında hayati bilgiler taşıyan fiyat hareketlerine neden olacaktır.

‘’Devletin, üretim araçlarında doğrudan mülkiyeti olmasa bile, hükümetin piyasaya müdahalesi, önemli piyasa bilgilerini hala geçersiz kılabilir.’’

Fiyatlar olmadan, ahşap gibi kıt kaynaklar, daha acil ihtiyaçları gidermeyecek şekilde kullanılabilir. Örneğin, piyasa kitaplarla dolup taşırken, çoğu ev alıcısı barınaksız kalabilir.


Yakın tarihte, George Mason Üniversitesi ekonomisti Don Lavoie’nin 1985 tarihli ‘’Merkezi Ekonomik Planlama: Geriye Kalan Ne?’’ ( Central Economic Planning: What is Left?) adlı kitabında yazdığı gibi:

‘’Diğer bir deyişle. Eğer bir rakibim, fiyatları, kendi projemde/sermayemde kullanamayacağım kadar yukarı çekerse, beni yıldırmakla kalmıyor ayrıca beni bilgilendiriyor da. Bu üretim faktörünün, kullanmayı planladığımdan daha acil ve değerli bir kullanıma sahip olduğuna dair bir sinyal gönderiyor.’’

Şimdi bu teklif verme sürecini kıt kaynakların binlerce potansiyel kullanıcısıyla çarpın. Böylece süreç, kıt kaynakların daha az önemli kullanımlardan uzak tutulmasını sağlayan fiyatları yaratır. Lavoie, fiyat sistemi hakkında şunu söylüyor: “ (Fiyat sistemi) Karar vericilerin konumlarının ve gerçekten fiziksel olarak görebileceklerinin ötesindeki koşulları hesaba katmalarına izin veriyor.”


Devlet Müdahalesi Fiyat Sinyallerini Yok Ediyor


Lavoie, fiyat sinyallerine atıfta bulunarak; üretim faktörlerini merkezi bir planın parçası haline getirmek, ekonomiyi ‘’ana bilgi kaynağından’’ mahrum ettiğini söylüyor. Serbest piyasa veya özel mülkiyetli ve işlem gören üretim araçları olmasaydı, bu kıt girdiler için fiyatlar ortaya çıkmazdı. Bu kaynakların en acil olarak nerede ihtiyaç duyulduğunu değerlendirmenin bir yolu da olmazdı.


Devletin, üretim araçlarında doğrudan mülkiyeti olmasa bile, hükümetin piyasaya müdahalesi hala önemli piyasa bilgilerini geçersiz kılabilir.


‘’Hükümet, eğer yeterince güçlü ise, kendisine diğer tüketicilere karşı çok etkili bir ihale yapabilir ve devlet kurumlarını kontrol edenlerin ceplerine kâr yağdırabilir. ” diyor Lavoie.


Bu şekilde hükümet, üretim araçlarının özel mülkiyetine izin verebilir, ancak yine de girdileri ve üretim faktörleri üstüne regülasyon uygulayarak ağır etkiler yaratabilir.


Devlet - vergi gücü nedeniyle - özel işletmelerden kıt kaynaklarını talep edebilir, aksi halde üretken kaynakların fiyatlarını kendi lehine olacak şekilde regüle edebilir. Sonuç olarak, devlet, üretim ağı ve kıt olan verimli üretim kaynaklarının nasıl ve hangi amaçla düzenlediği üstünde büyük bir etkiye sahiptir.


Dahası, devletin kâr-zarar anlayışı yoktur. Teklif gücü, vergileri zorla toplama gücünden geliyor. Devlet, gönüllü tüketicilere bağlı olmadığından, yapılacak teklife ne kadar istekli olduğunun bir kontrol mekanizması yoktur.


Sonuç olarak, hükümetin kaynak düzenlemesi toplumun en acil ihtiyaçlarını karşılamaz. Hükümet tarafından işletilen bir sistemde girdiler, girdinin kullanıldığı bitmiş ürün üzerindeki tüketici talebinden elde edilmez. Aksine, ürünün değeri politik hesaplamalarla elde edilir.


Bu gibi durumlarda ekonomi, toplumdaki bireylerin gönüllü tercihleri ​​tarafından seçilenin yerine siyasi sınıf tarafından seçilen bir yoldan ilerler. Geleceğin bir ihtiyacını karşılamak için risk alan girişimciler, bir merkezi planlama kurulunun dar görüşü ve geriye dönük kaynak tahsisi ile boğulmuş olurlar.


Ayrıca, anlamlı fiyat sinyallerinin yok edilmesinin ötesinde, hükümetin merkezi planlamacıları, kıt ve verimli kaynakları, kendi planlarını başkalarıyla işbirliği içinde gerçekleştiren bireyler kadar en acil olarak istenen amaçlara, verimli bir şekilde tahsis etmenin yoluna sahip değildirler. Bunun nedeni, sadece bireysel aktörlerin zihninde yer alan belirsiz ve sözsüz bilgilerdir.


Lavoie şöyle diyor:

‘’Belirli işlem yapmak isteyen girişimci, örneğin, belirli bir araç satın almaya karar verdiğinde, zihninde başkalarının gerek duymadığı veya söyleyebileceği şeylerden çok daha fazlası oluyor. Bu belirli aracı, planın zaman içinde nasıl uygulanacağına dair genel bir beklenti senaryosuna uyan bir planın ayrılmaz bir parçası olarak görür.’’

“Ulusal planlama ajansı her bir işlemi ayrıntılı olarak izleyebilse bile, her karar vericinin bu işlemi kendi planları bağlamında nasıl algıladığı hakkındaki bilgiye hala sahip olmayacaktır.’’ diye ekliyor.


Bu nedenle, merkezi planlama karanlıkta el yordamıyla yol bulmaya eşdeğerdir. Merkezi planlama yoluyla kıt üretim araçlarını ekonomik olarak tahsis etmenin rasyonel bir yolu yoktur. Tarih bize, merkezi planlamanın kaosun habercisi olduğunu gösteriyor.


Lavoie, bu nedenlerden dolayı, gelişen bir ekonomi için tek geçerli seçeneğin, merkezi planlamadan ziyade bireysel ekonomik planlama sağlamak olduğu sonucuna vardı:

‘’Hangi üretim yöntemlerinin kullanılması gerektiğine dair seçenekler - neredeyse sınırsız sayıda olası yöntemden - kapsamlı bir planlayıcı tarafından yeterince akıllı bir şekilde yapılmadı. Bu yüzden, farklı aktörlerin arasında planlanmamış bir rekabetin sonucu olarak ortaya çıkması gerekiyor.’’

Merkezi Planlama Yolsuzluğu Davet Ediyor


Küçük iktidar seçkinlerinin ellerine odaklanan merkezi planlama, o kadar fazla güçle, tüketiciler için daha fazla değer yaratmak yerine, ekonomik avantajlar için hükümet yetkilileri ile iyilik kurmaya çalışacaktır.


Lavoie'nin yazdığı gibi:

‘’Toplum üyeleri, hem kendi iktidarı için (Modern iktisatçıların rant arayışı olarak adlandırdığı) hükümet üzerinde kontrol sahibi olmaya hem de kendilerini bu iktidardan mağdur edilmekten (rant kaçınma) korumak için birbirlerine ve hükümete karşı mücadele ederler. ”

Oyun için öde politikası (Pay to play) ve açıkça rüşvet norm haline gelecektir. Dahası, kongre salonları yolsuzluk ayarlamasından muaf meleklerle dolu olsa bile, hala merkezi planlamacılar iyi işleyen bir ekonomiyi düzenlemek için yetersiz kalacaktır.


Lavoie'nin söylediği gibi:

‘’Sorun, insanların doğru şeyleri yapmak için yeterince motive edilmemeleri değil, daha temelde, zevkle yapmak isteseler bile, yapılacak doğru şeylerin ne olduğunu bilmeyeceklerdir.’’

Yazar - Brian Balfour

Çevirmen - Can Kilercioglu

Bu yazı fee.org sitesinin ''Central Planning: The True Economic Chaos'' adlı yazının çevirisidir.


209 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page