08/31/2020 Tho Bishop
Geçen hafta bir kez daha küçük işletmelerin yakıldığını ve silahsız sivillerin sokakta dövüldüğüne dair çok yaygın görüntüler gördük. Bu seferki merkez üssü Kenosha, Wisconsin'di ve Jacob Blake'in polis tarafından vurulmasıyla öfkelenen şehirdeki protestoculara bölgeden gelen isyancılar ve yağmacılar katıldı. Ancak, Twitter zaman çizelgeleri Minneapolis'te yenilenen yağma, Washington DC'deki restoran patronlarını tehdit eden çeteler ve Denver, Colorado'da yıkılan işletmeler gibi sahnelerle dolu olduğundan, Kenosha hiçbir şekilde son günlerde terörize edilen tek topluluk değildi.
Amerikan şehir merkezinin yıkımı 2020 için yeni bir şey olmasa da, artan şiddet duygusu ve huzursuzluğun Joe Biden'ın anket sayıları üzerindeki etkisine ilişkin artan endişeler, medyanın bu olayları çerçeveleme şeklini değiştirmeye başladı.
Kurumsal basında genellikle olduğu gibi bu çerçeveleme aldatıcı bir süreçtir.
Örneğin, geçen hafta Kenosha'da kendisine saldıran üç kişiyi vuran on yedi yaşındaki Kyle Rittenhouse'u şeytanlaştırmaya çalışan Demokrat politikacıların, medyanın ve hatta şirket devlerinin agresif bir kampanyasından sonra, hafta sonu Portland'da bir Trump karşıtı protestocunun vurulmasıyla medya, iki olayı eşitlemeye odaklandı.
Tabii ki, iki olayın tek benzer yanı her ikisinin de ölümle sonuçlandığı gerçeğidir. Akıllı telefonlar biçimindeki kameraların yaygın olması sayesinde, her iki olayın da görüntülerine sahibiz.
Kyle Rittenhouse'un durumunda, onun Kenosha'da grafitileri temizlenmesinde ve önceki gecelerde mağdur olan işletmelerin korunmasına yardımcı olmak için orada bulunduğunu fotoğraflardan, röportajlardan ve görüntülerden biliyoruz. Devlet polisinin vergi mükelleflerini koruma görevini büyük ölçüde terk ettiği ve bunun yerine devlet binalarının korunmasına odaklandığı bir dönemde, silahlı özel kişilerin seferberliğinin mülk savunucusu rolünü üstlendiğini görmek kaçınılmazdır.
Ne yazık ki Rittenhouse bu rolü üstlenirken başkalarının canını aldı. Bununla birlikte, kurbanlarından ikisinin, kovalandıktan sonra yerdeyken saldırgan bir şekilde ona(Rittenhouse'a) saldırmaya çalıştığını canlı bir şekilde görebiliriz. İlk kurbanın kendisini kovaladığı ve nesneleri fırlattığı, ardından da tabancayla ateş eden bir başka kurbanın olduğu fakat kameraya yakalanmadığı görülüyor. Görgü tanıkları, kurbanın Rittenhouse'un silahını almaya çalıştığını iddia ederken, olaydan önceki video da, ilk kurban ile önceki gecelerde saldırıya uğrayan birçok işletmelerden birisini koruyan milis tarzı kişiler arasında hararetli bir çatışma yaşandığını gösteriyor. Gerçekten dikkat çekici olan şey ise, Rittenhouse'un bu olay sırasında kendini savunurken etraftaki herhangi bir kişiyi yaralamaktan kaçınmasıydı.
Portland'daki durum ise oldukça farklı gözüküyor. Trump'ı destekleyen grupların karşıt protestoları, son birkaç aydır yerel makamlarla karşı karşıya gelenleri sadece düşmanlaştırmayı ve saldırmayı amaçlıyordu. Olay yerinde bulunanlara ve video da olan kanıtlara göre, kurban ölmeden önce ateş eden kişiye gürz atıyormuş gibi görünüyor. Bu sokak şiddeti, hiperpolitize bir ortamda aylarca süren düzensizlik göz önüne alındığında belki de kaçınılmazdı. Şehirde herhangi bir değişikliğe yol açıp açmadığı henüz görülmedi.
Ancak bunlar kıyaslanabilir olaylar değildir. Mülkiyetin savunulmasını aşiret sokak şiddetiyle birleştirme girişimi, modern zamanın ruhunun antikapitalist önyargısını yansıtıyor.
Ludwig von Mises'in hayatı boyunca açıkladığı gibi, mülkiyet hakları sadece liberal bir toplumun değil, medeniyetin kendisinin de temel taşıdır.
Tarih bize bir şey öğretebilseydi, o da özel mülkiyetin uygarlıkla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu olurdu. (Omnipotent Government , s. 58)
Mises, mülk sahibi sınıflara karşı çeteleri kışkırtmanın ne kadar kolay olduğuna da dikkat çekti.
Politik olarak, mülkiyet haklarına saldırıdan daha avantajlı bir şey yoktur, çünkü kitleleri toprak ve sermaye sahiplerine karşı kışkırtmak her zaman kolay bir meseledir. (Liberalizm, s. 69)
Mises modern dünyada hükümet tarafından yaratılan günah keçileri bağlamında yazarken, mülkiyete yönelik saldırı akademisyenlerin saflarına ve şirket basınına kadar uzanmaktadır. Kyle Rittenhouse'a yapılan saldırının zamanlaması, medya tarafından yaratılan diğer iki kötü karakter olan Mark ve Patricia McCloskey'e anında bağlandığı için bunu özellikle canlı hale getirdi.
Rittenhouse'da olduğu gibi, McCloskey'lerin günahı - medyanın gözünde - mülkiyet haklarını savunmak için ölümcül güç kullanmaya istekli olmalarıydı. Geçen haftaki Cumhuriyetçi Ulusal Kongre'deki gündeme getirilen görünümleri, Sol'un, McCloskey'lerin izinsiz girenlere karşı silahlı duruşunun kutlanıyor olmasının Rittenhouse gibi bireyleri isyancılara karşı ölümcül güç kullanmaya cesaretlendirdiğini iddia etmesini kolaylaştırdı.
Önde gelen bir Demokrat eyalet senatörünün tweetlediği gibi:
Trump birini yücelttiğinde, kaçınılmaz olarak diğerini elde ederiz. McCloskey'lerin priminin arttırılmasının Kyle Rittenhouse gibi insanları nasıl cesaretlendirdiğini görmüyorsanız, o zaman dikkatinizi vermiyorsunuz demektir. görsel.twitter.com/lwpPRPYjAo — Senatör Mike Gianaris (@SenGianaris) 26 Ağustos 2020
McCloskey'lerin Rittenhouse ve diğerlerine Wisconsin'de örgütlenmek için ilham vermesinde ne gibi bir etkisi olduğu belirsiz olsa da, Sol'un anlatısı doğruysa, bu yılki Cumhuriyet Konvansiyonunu, ülke için çok nadir olan siyasi bir olay haline getirecektir.
Normal insanların ayağa kalkıp mülklerini ve topluluklarını korumalarının normalleşmesi, özgür ve liberal bir toplum isteyenler tarafından kutlanmalıdır. Mafya şiddetiyle karşı karşıya kalan topluluklarda bu hayati rolü yerine getiremeyen devlet kurumlarının yaygın örneği, bu boşluğu doldurmak için paralel özel savunma kurumlarının gerekliliğini vurgulamaktadır. İster gönüllü milisler olsun, ister profesyonel özel güvenlik olsun, sağlıklı bir medeniyet, “adalet” adına yağma ve ayaklanmanın kontrolsüz kalmasına izin veremez. NPR misafirleri size ne söylerse söylesin.
Bugün Amerika'da mülkiyet haklarına düşman olanlar, sinsi sahte adalet bayrağı altında yıkımı haklı çıkarmak isteyen modern zaman barbarları olarak görülmelidir. Siyasi anketler, CNN ve Trump karşıtı politikacılar gibi bu yıkım konusunda retorik bir eksen oluşturmaya zorluyor olsa da, bu antisosyal davranışa karşı sempatik tonlarını ve yollarına çıkmak isteyenleri yok etme arzularını unutmamalılar.
Yazar - Tho Bishop
Çevirmen - xxx
Bu yazı mises.org sitesinin ''Kenosha Kyle, the McCloskeys, and Standing against Barbarism'' adlı yazının çevirisidir.
Comments