top of page

Kısmi Liberalleşme Bile Bir Milleti Yoksulluktan Kurtarabilir

Çin'in küresel bir güç olarak yükselişi, ülkenin ekonomik büyümesinin arkasında ne olduğuna dair çok sayıda kitap, makale ve analiz üretti. Ama bu büyük bir gizem değil. Çin'in 1980'lerden bu yana kayda değer ekonomik yükselişi, Çin'in ekonomik büyümesinin temeli olarak mülkiyet haklarına en azından bir miktar sınırlı erişime öncelik veren Deng Xiaoping'in - öncekilere kıyasla - nispeten liberal ekonomi politikalarına dayanmaktadır. Ve Çin, çoğu Batılı rejime kıyasla kesinlikle liberal bir rejim olmasa da, Deng yönetimindeki sınırlı pazarın benimsemesi, Çin girişimciliğini ve üretkenliğini daha önce hiç deneyimlenmemiş bir şekilde serbest bıraktı. Gerçekten de Çin deneyimi, bir ekonominin kısmi liberalleşmesinin bile nasıl muazzam mükâfatlar getirebileceğini gösteriyor.


Figür 1: Xiaoping'in Liberal Ekonomi Politikalarının Uygulanmasından Sonra Çin'deki Ekonomik Sonuç

Kaynak: Dünya Bankası Verileri.


Bugün Çin, Asya'daki en yüksek ekonomik özgürlük oranına sahip olmasa da, halkının mülkiyet haklarına erişimini artırması, Çin'deki ekonomik verimliliği kesinlikle daha iyiye doğru artırdı. Çin'in artan mülkiyet hakları sayesinde altmış yıl öncesine göre daha iyi bir ekonomi haline gelmesi, aynı sürecin Afrika'da da yaşanabileceğini gösteriyor.


Ruanda Örneği


Afrika kıtası, doğal kaynaklar açısından muhtemelen dünyanın en donanımlı bölgesidir. Uranyum, boksit, manganez, altın, gümüş, demir vb. gibi çok sayıda toprak altı varlığının yanı sıra tarımsal üretim için gerekli tüm emtiaları içerir. Ayrıca Afrika kıtası, Çin ve Hindistan'dan sonra dünyanın en hızlı büyüyen nüfusuna sahip. 2017 itibariyle, Afrika'nın nüfusunun yaklaşık 1,2 milyar olduğu tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, kıtanın nüfusunun 2050 yılına kadar ikiye katlanarak 2,4 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Nüfustaki bu üstel artış, bir çıkmaz olarak algılanabilir, çünkü Afrika, yaşam standardının nüfus artışı için yeterli olmadığı fakir bir kıta olmaya devam etmektedir. Ancak, bu üstel artış aslında bir nimettir. Bu, insan sermayesinin ve potansiyel girişimcilik faaliyetinin genişletilmesidir ve bunlar olmadan çok az ekonomik büyüme olabilir. Ancak bu potansiyelden yararlanmak için bir ekonominin liberalleştirilmesi gerekir ve Afrika'daki en gelişmiş ekonomiler en fazla liberalleşenlerdir. Örneğin, Ruanda son yirmi yılda ekonomisini önemli ölçüde serbest bıraktı. Bu, ülkenin soykırım tarafından harap edildiği 1990'ların ardından geldi. Bununla birlikte, Ruanda bugün Afrika standartlarına göre nispeten müreffeh bir ulus, çünkü özel mülkiyete erişim zaman içinde önemli ölçüde artırıldı. Uluslararası Mülkiyet Hakları Endeksi'ne göre, Ruanda şu anda küresel sıralamada 129 ülke arasında kırk ikinci sırada yer alıyor ve Afrika'daki 28 ülke arasında ikinci sırada yer alıyor. Figür 2, soykırımdan sonra Ruanda'da mülkiyet haklarına erişimin nasıl arttığını, Figür 3 ise soykırımdan sonra ekonomik sonucun nasıl arttığını göstermektedir.


Figür 2: 1997'den 2019'a Ruanda'da Mülkiyet Hakları

Kaynak: Uluslararası Mülkiyet Hakları Endeksi, 2019. Not: Mülkiyet hakları oranı, fiziksel ve fikri mülkiyet haklarını içerir.


Şekil 3: Kişi Başına Ruanda GSYİH, 1997–2019

Kaynak: Dünya Bankası Verileri.


Her iki rakamı da gözlemlediğimizde, 1997'den 2002'ye olan dönemde mülkiyet haklarına erişim oldukça düşük olduğu için, aynı dönemde kişi başına düşen GSYİH'nın düştüğünü görüyoruz. O zaman, Ruandalıların sadece yüzde 10'u özel mülkiyete erişime sahipken, diğer yüzde 90'ı dışarıda bırakıldı. Özel mülkiyete erişim arttıkça ekonomik sonuç da yükselmeye başladı.


Ruanda, mülkiyet haklarına erişimin sıradan vatandaşlara genişletilmesi sayesinde son zamanlarda (yine daha az liberal komşulara kıyasla) gelişen Kenya, Gana, Fildişi Sahili ve Nijerya gibi diğer birçok Afrika ülkesi arasında sadece bir örnektir. Mülkiyet hakları, çoğu Afrika ülkesinin ekonomik kalkınmasında muazzam bir rol oynamıştır. Teknolojinin kullanımı ve internetin yaygınlaşması kıtadaki işsizliği azaltmıştır. Afrika'da bugün, sıradan Afrika vatandaşlarının refahını kolaylaştıran ve dijital istihdam sağlayarak birçok genç Afrikalıyı yoksulluktan kurtaran ürünler ve hizmetler yaratan artan sayıda dijital girişimci var. Mülkiyet hakları kavramı artık arazi gibi fiziksel mülkiyetin birikimine indirgenmemektedir. Özel sektöre ait maddi olmayan kaynaklar yıllar içinde önemli ölçüde artmıştır. Artık birçok işletme çevrimiçi olarak oluşturuluyor ve dijital pazarlama, ürün ve hizmetlerin reklamını yapmanın yeni yolu haline geldi. Dijital reklam, fiziksel işletmelerin karlarını artırmalarına bile yardımcı oldu.


Serbest piyasa, etnik çatışmalarla harap olan Ruanda gibi ülkelerin yeniden ayağa kalkmasını ve ekonomik olarak toparlanmasını sağlayan sistemdir. Ne de olsa Ruanda gibi savaşın harap ettiği bir ülkenin, piyasa ekonomisi olmasaydı, ekonomik refah düzeyinde böyle bir büyüme elde etmesi imkansız olurdu. Sonuç olarak milyonlarca kişi yararlandı.


Çevirmen: Atilla Seyid

Bu yazı mises.org sitesinin Even Partial Liberalization Can Save a Nation from Povertyadlı yazısının çevirisidir.


Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page