İsveçli gazeteci yazar Henrik Brandao Jönsson (1) 2002 yılından beri Brezilya’da yaşamakta ve zaman zaman İsveç basınında Latin Amerika ile ilgili yazıları çıkmakta. Geçen gün Venezuela ile ilgili bir yazısına denk geldim. Benim ilgimi çekti, sizin de çekebilir.
Konu gündemden düştü belki ama eğer Chavez ve Venezuela özelinde değil de onun yerine rahat koltuklarında, üniversitelerindeki akademisyen odalarında, öğrenci sohbetlerinde, dünyadan ve ekonominin temel kurallarından bihaber olup, popülist şarlatanlara “işçinin ve emeğin dostu, sosyalizmin umudu” gibi buram buram küflü romantizm kokan güzellemeler yakıştıranlara bir mesaj olması açısından faydası olabilir diye paylaşmak istedim.
“Caracas’dan ayrılmadan önce son olarak yiyecek şeyler alabileceğim bir dükkana uğradım. Genelde böyle yaparım. Cebimdeki son parayı o ülkeden başka bir yerde bulamayacağım yiyecek ve içeceklere ayırıyorum. Bu sefer paramı Cafe San Domingo, Manzanilla çayı ve Don Pedros salca picante almaya harcadım. Venezuela rom’u da almak istedim ama Chavez’in ölümünü müteakiben yürürlüğe konan yedi günlük alkol yasağı henüz sona ermemişti. Aldıklarımın parasını ödemek için kuyruğa girdiğimde garip bir durum dikkatimi çekti. Orta sınıfın alışveriş sepetleri Heinz ketçap, Kellog’s Cornflakes ve Kraft’s Cheez Weez gibi ürünlerle doluyken, inşaat işçilerinin kucağında yalnızca mısır unu vardı. Hem de istisnasız, her bir işçi kucağında birer kiloluktan dört tane mısır unu paketi ile kasa kuyruğuna girmişti. Bu durum merakımı uyandırmıştı. İşçilerden biri, soran gözlerle onlara baktığımı görünce kendini cevap vermek zorunda hissetmiş olmalı. “Mısır unu raflara gelmişken bu fırsatı kaçırmamak lazım. Öğle paydosunda karım aradı. Bu dükkanda kısa bir süre için mısır unu bulabileceğimi, acele etmemi söyledi. Ben de kalktım geldim.” Yine de bu açıklamadan fazla bir şey anladığımı söyleyemem. Mısır unu, Venezuela’da en çok kullanılan temel gıda maddesidir. Zengin, fakir fark etmez, herkesin sofrasında sabah, öğle ve akşam görebileceğiniz, Arepas adı verilen (3) mısır ekmeğini bununla yaparsınız. Nasıl olur da bir ülkeden en fazla tüketilen temel gıda maddesinde böyle bir kıtlık yaşanabilir? Hemen önümde sırada duran biraz yaşlıca bir kadın arkasını döndü ve Devrim böyle bir şey işte dedi.
İnşaat işçileri kadının provokasyon kokan bu söylemine herhangi bir cevap vermedi. Onlar için önemli olan mısır ununun fiyatıydı.
Chavez ölmeden önce bir kilo mısır ununun en fazla 6 bolivares’e (1,75 YTL) satılabileceğine karar vermişti. Ekonomiye bu tip merkezi müdahaleler özellikle Venezuela gibi tipik petrol ülkelerinde önemli problemler yaratır. Ülke, petrol ihracatçısı olmanın getirdiği rahatlığa alıştığından kendi gıda maddelerini üretmek yerine ithal etmeyi seçiyor. Dolayısıyla mısır unu da ya Arjantin’den ya da Brezilya’dan ithal edilmekte. Her iki ülke de ürettikleri mısır ununu ihraç ederken dünya piyasalarındaki fiyatları takip ediyorlar tabii. Bu durumda pek çok zaman Venezuela hükümetinin iç pazarda belirlediği mısır unu sabit kilo fiyatı ile dünya pazarındaki fiyatlar uyuşmuyor. Mısır ununu iç piyasaya veren Venezuelalı gıda firmaları, bu durumda zarar etmemek için zaman zaman üretimi durduruyorlar ve raflar da doğal olarak boş kalırken kuyruklar da uzuyor. Talep ve arz arasındaki dengeyi karşılamak için kurulmuş olan devlet fabrikaları ise kıtlığı gidermekte yetersiz kalıyor. Elden tek gelen, kişi başı en fazla dört paket satın alabilmeye izin vererek kıtlığı bir nebze olsun engelleyebilmek. Bir başka problem ise enflasyon. Yüksek enflasyon nedeniyle Arjantinli ve Brezilyalı ihracatçılar dolar ile Venezuela’ya mal satmayı tercih ediyorlar. Ancak Chavez ithalatçı firmalara dolar kullanmayı yasakladığı için onlar da satın almalarında bu para birimini kullanmaya cesaret edemiyor. Ödeme sırası önümdeki kadına geldi. Kasadaki kız, malların tutarını hesaplarken kadın ona kendisinin Ukrayna’da doğup büyüdüğünü, komünizmden kaçtığında yirmi yaşında olduğunu, yıllarca ABD’de kaldıktan, daha sonra evlendiği adam ile Venezuela’ya taşınmış olduğunu anlatıyordu. Para üzerini sayarak alırken cümlesini şöyle bitirdi: “Anlamıyorum, hala niye komünizmde ısrar ediyorsunuz. İşlemiyor işte. Yalnızca zenginlere yarıyor.”
Ekonomik krizden ötürü bu petrol ülkesinde vatandaşlar irili ufaklı varlıklarını dolar ile sağlama
almaya çalışıyor. Bu da doların kara piyasadaki değerini arttırmış. Dolarınızı bankada bozduracağınıza sokakta bozdurursanız bankada alacağınızın dört katı bolivares (4) alıyorsunuz. Tabii ki orta sınıf tüm kısıtlamalara rağmen bir şekilde dolara ulaşabiliyor. Fakirler içinse bu çok zor. İşte bu yüzden zengin, sofrasına koyacağı arepas için mısır ununun kilosuna 1,5 Bolivares (resmi kur karşılığı dolar) öderken, fakirler 6 bolivares ödüyor. ”
Yazar - Kaan Doren
Kaynak:
1) http://www.riojonsson.com/english/
2) http://hd.se/utrikes/2013/03/17/sadan-ar-revolutionen/
3) http://en.wikipedia.org/wiki/Arepa
4) http://en.wikipedia.org/wiki/Venezuelan_bol%C3%ADvar
