13/10/2022 - TJ Roberts

Okul sezonu sona ererken, devlet okullarını ve çocuklara verdikleri çoğu zaman telafisi mümkün olmayan zararları tartışmamız gayet yerindedir. Başlık, Michael Malice'in bir sözünden alıntıdır. Tam alıntı şu şekildedir: "Devlet okulları çocuklar için gerçek anlamda birer hapishanedir ve pek çok insanın hayatında fiziksel şiddetle karşılaşacağı tek yerdir." Kamu eğitimi halkın kutsallarından biri olsa da bu yozlaşmış kurumlara bir kez daha dönüp bakmalıyız.
Öncelikle, Malice bu okulların gerçek birer hapishane olduğunu söylerken yalan söylemiyor. Okula gidip gitmeme konusunda hiçbir söz hakkınız yok. Okula gittiğinizde de hangi dersleri alacağınıza dair söz hakkınız yok denecek kadar az. Sadece bu da değil; nasıl düşüneceğiniz yerine ne düşüneceğinizi de öğreniyorsunuz. Bu durumdan ancak, işini kaybetmemek için uyması gereken eğitim standartlarını ihlal etmekten çekinmeyen son derece zeki bir eğitmene sahipseniz kaçınabilirsiniz. Kamu eğitimindeyken her şekilde idari devletin tutsağı olursunuz.
Devlet okullarında, okulu terk etme hakkınız yoktur. Bir sınıf arkadaşınızı veya öğretmeni sevmiyorsanız, dersi bırakamazsınız. Savaş ya da kaç durumu devreye girdiğinde, kaçmak bir seçenek değildir. İşiniz söz konusu olduğunda bırakabilirsiniz. Diğer her alanda, çatışmadan kaçınmanın barışçıl yolları vardır.
Devlet okullarında durum böyle değildir. Devlet okullarında şiddet uygulayanlar için en büyük korumalardan biri, "eğitimcilerin", kurbanları ya da karşılık verenleri de aynı sertlikte cezalandırmasıdır. Bu nedenle şiddet, hapishanelerde olduğu gibi devlet okullarında da gelişmektedir.
Devlet okullarında öğrendiğiniz en büyük yalanlardan biri "kimin başlattığının önemli olmadığı "dır. Bu basmakalıp söze göre, şiddete maruz kalan ve karşılık veren herkes aynı derecede suçludur. Devlet eğitimi size şiddete boyun eğmenizi ve toplumun size uygulayacağı her türlü kötü muameleye katlanmanızı söyler. Kamu eğitiminin başarı ve bağımsızlığı değil, uyum ve itaati teşvik etmek istediği gerçeği göz önüne alındığında bu mantıklıdır.
Devlet Okulları En Büyük Zorba
Devlet eğitiminin tek bir görevi vardır: Çocukların bağımsızlıklarını ellerinden almak ve onları devlet için itaatkâr birer köle haline getirmek. Bu benim yorumum değil, Amerikan kamu eğitiminin babası Horace Mann'ın yorumu. Bu kurumlar çocuklarınızı ilerici dünya görüşüne alıştırmak için vardır. Çocuklarınızı yetiştirme hakkınızı devletten geri almak medeni bir insanın görevidir. Bu arada özel okullar da yeterli değildir. Bu okullar devlet tarafından belirlenen müfredata uydukları sürece, kendi olumsuzluklarını da beraberinde getireceklerdir. Müfredat gerekliliklerine karşı da mücadele etmeliyiz. Parlak eğitimciler tarafından şiddetle mücadele edilmediği sürece onlar da endoktrinasyonu teşvik etmektedir.
Sosyalistler sizin mallarınızı kendi malları olarak görürler, ama daha da kötüsü, çocuklarınızı kendi malları olarak görürler.
Bu, geleceğimizin kalpleri ve ruhları için bir savaştır. Sol görüşlü eğitimciler ve yönetimler ilerici bir müfredat oluşturdular ve okullara hakim oldular. Bizler ayağa kalkıp, Michael Malice'in bir önceki alıntıda işaret ettiği gibi, devlet okullarında ve akademide iktidarda olan sosyalistlerin sadece yanlış yönlendirilmiş iyi niyetli insanlar olmadığını, kötü niyetli olduklarını fark edene kadar durum daha da kötüye gidecektir.
Bazıları okulların hapishane olmadığını, çünkü öğrencilerin bir dereceye kadar anayasal haklara sahip olduğunu iddia edebilir. Ama aynı anayasal haklara mahkûmlar da sahiptir. Aksine, devlet okullarındaki çocukların sahip olduğu sınırlı "haklar" sadece benim düşüncemi kanıtlıyor. Öğrenciler okullarda ne kadar özgürlüğe sahip olurlarsa olsunlar, eğer öğrenciyseniz hükümet sizin üzerinizde hak iddia eder. Eğer bir ebeveynseniz, hükümet çocuklarınızın da mülkiyetine sahip olduğunu iddia eder.
Bu gerçeğin ne kadar rağbet görmediği önemli değil. Bu cezaevlerine karşı mücadele etmediğimiz sürece, özgürlük mücadelesini kaybetmeye devam edeceğiz.