top of page

Davranışsal Ekonomi ve İrrasyonel Seçmenler

03/02/2014 - Julian Adorney

Davranışçı iktisadın yükselişi uzun zamandır devletçiler tarafından liberteryenizme vurulmuş bir darbe olarak görülüyor. İnsanların kolayca manipüle edilebilen irrasyonel tüketiciler olduğunu savunan davranışçı iktisat, bizi kendimizden kurtarmak için devlet müdahalesini savunur gibi görünüyor. Davranışçı iktisatçı Dan Ariely, çok satan kitabı Predictably Irrational'da irrasyonel tüketicilerin serbest piyasa lehindeki argümanları, yani serbest tüketici seçiminin en etkin ve üretken ekonomiye yol açtığını savunan argümanları hükümsüz kıldığını savunuyor. Ariely, tüketicilerin irrasyonel olduğunu, bu nedenle hükümetin devreye girerek ekonomiyi düzenlemesi gerektiğini iddia ediyor.


Birçokları için daha fazla devlet, Ariely'nin tüketicilerin irrasyonelliği önermesinden çıkan makul bir sonuç. Eğer tüketiciler ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri rasyonel bir şekilde seçemiyorsa, o zaman belki de devlet onlar için daha akıllıca seçim yapar. Ancak daha derine indiğinizde davranışsal ekonomi, siyasî sisteme yönelik inandırıcı bir gerekçe sunuyor.


"Bedava" Kelimesi

Davranışçı ekonomistler, tüketicilerin "bedava" kelimesiyle karşılaştıklarında akıllarını kaybettiklerini düşünüyor. Predictably Irrational'da Ariely, bedavanın "duygusal bir düğme - irrasyonel bir heyecan kaynağı" olduğunu savunuyor. İddiasını kanıtlamak için, tüketicilerden ilk olarak 0,01 dolarlık Hershey's çikolatası ile 0,30 dolarlık Lindt trüf arasında seçim yapmalarının istendiği bir deneye atıfta bulunuyor. Tüketiciler büyük bir farkla Lindt'i seçmiştir, çünkü 0,30 dolarlık Lindt trüf adeta bir kelepirdir. Ancak deneyciler her bir ürünün fiyatını 0,01 dolar düşürdüğünde, yani Lindt 0,29 dolar ve Hershey's bedava olduğunda, Hershey's'i seçen tüketicilerin sayısı iki kattan fazla arttı.


Ariely'e göre, bir şeyi bedavaya almanın cazibesi insanların rasyonelliğine kısa devre yaptırmış ve sırf bedava olduğu için daha kötü bir ürünü seçmelerine neden olmuştur.


Devam etmeden önce, Ariely'nin "bedava" sevgimizin irrasyonel olduğu sonucuna varmasının subjektif değer fikrini göz ardı ettiğini belirtmeliyiz. Eğer tüketiciler "bedava" bir ürün elde etmekten belirli bir heyecan duyuyorlarsa o zaman tüketiciler sadece bu heyecanın değerinin Lindt çikolatasının değerini aştığına dair rasyonel bir hesaplama yapıyorlar demektir. Ariely "bedava" kelimesinin yarattığı heyecanı irrasyonel olarak tanımlamaktadır, ancak bu heyecan tüketiciler tarafından yapılan hesaplamanın sadece basit bir parçasıdır. Ariely'e göre bir ürünün değeri ancak dolar cinsinden hesaplanabiliyorsa önemlidir, ancak elbette bunun doğru olmadığını biliyoruz.


İster "irrasyonel" diyelim ister demeyelim, "bedava" kelimesinin insanların zihinsel hesaplamaları üzerinde büyük bir etkisi olduğuna dair pek şüphe yok. Ancak insanlar Ariely'nin iddia ettiği gibi "bedava" kelimesine takıntılıysa, o zaman nasıl oy verme yeterliliğine sahip olabiliyoruz? Bedava sağlık hizmeti, bedava sosyal yardım, bedava bozulmamış bir çevre ya da bedava para vadeden politikacılar arasında tüketiciler olarak seçim yaparken bizlere nasıl güvenilir? Bize bedelini ödemek zorunda kalacağımız devlet hizmetleri vadeden makul ve akıllı bir politikacı ile yalan söyleyip bize bedava devlet vadeden daha az nitelikli bir politikacı ile karşı karşıya kalan Ariely'nin deneyi, tüketicilerin mantıksız bir şekilde ikincisini seçeceğini öne sürüyor. Ancak irrasyonel siyasî tüketim fikri, demokratik yollarla seçilmiş büyük bir hükümete yönelik her türlü argümanı zayıflatır çünkü bizi yönetmesi için en iyi ve en zeki olanı seçeceğimiz idealini reddeder.


Sürü Kavramı

Davranışçı ekonomistler sürü kavramını da vurgulamaktadır: insanlar diğer insanların değer verdiği bir şeye değer verirler. Ariely restoran kuyrukları örneğini veriyor. Bir restoranın dışında sırada bekleyen beş kişi görürseniz, "vay canına, bu restoranda içeri girmek için bekleyen beş kişi var; harika olmalı!" diye düşülebilir ve sıraya girebilirsiniz. Restoranın dışında altı kişi olduğunu gören bir sonraki kişi de aynı şeyi düşünecektir. İkiniz de sıraya girersiniz ama ikiniz de içerideki yemeğin iyi olup olmadığını bilemezsiniz. Tüketiciler, sıraya girdikleri ürünü istediklerini bildikleri için değil, ürün popüler olduğu için sıraya girerler.


Bu kavram gerçek olduğu ölçüde, büyük temsili hükümete de karşı bir argümandır. Seçmenlerin adaylarını en iyi olana göre değil, en popüler olana göre seçeceklerini ima eder. İnsanlar Obama'ya arkadaşları oy verdiği için oy verecektir, ancak arkadaşları da sürü faktörü nedeniyle Obama'ya oy vermiş olabilir. Davranışçı ekonomiye göre, Obama'ya (ya da Romney'e ya da başka bir adaya) oy vermek için iyi bir nedeni olmayan pek çok insanın oy vermesini bekleyebiliriz.


İrrasyonel Seçmenler

İşlevli bir cumhuriyet, liderlerini seçecek rasyonel ve akıllı bir seçmen kitlesine dayanır. İşte bu yüzden pek çok insan büyük devlete güveniyor - seçim sürecinin arındırıcı etkilerine güveniyorlar ve en iyi, en zeki olanın seçmenlerin güvenini kazanarak göreve seçileceğine inanıyorlar. Ancak böylece en iyi ve en zeki olanlar ülkeyi ve vatandaşların yaşamlarını akıllıca yönetebilir.


Meclise aşina olan herkesin bildiği gibi bu ideal gülünç olmaktan öteye gitmez. Ancak işin ilginç yanı, Ariely gibi daha demokratik bir hükümeti savunan davranışsal ekonomistlerin bunun ne kadar saçma olduğunu ortaya koymasıdır. Eğer tüketiciler Ariely'nin iddia ettiği kadar irrasyonelse kendi çıkarlarını temsil etmeyen ya da tutarlı fikirleri olmayan politikacıları seçmeleri muhtemeldir. Neden hayatlarımızı yönetmeleri için böyle insanlara güvenelim ki?


Sandık siyasetinin en iyi ve en zeki kişileri değil, yalnızca irrasyonel seçmenlere en iyi hitap edenleri göreve getirdiğini bildiğimize göre, bu kişilerin gücünü kısıtlamak istememiz gerekmez mi? Hayatlarımız üzerinde daha fazla değil, daha az etkiye sahip olmaları için onlara güvenmemiz gerekmez mi?


Davranışçı ekonominin öngörüleri, onu kullanmaya çalışan devletçiler için esasen bir kısır döngü yaratır. Eğer Ariely'nin rasyonalite tanımı yanlışsa ve Avusturya Ekolü haklıysa, o zaman bir ekonomiyi planlamak ve hükümet politikasından verimli sonuçlar elde etmek imkânsızdır. Öte yandan, eğer davranışsal iktisat doğruysa, o zaman sosyal demokrasinin irrasyonel bir siyasî sistemin ürünü olduğu görülecektir.


Davranışçı ekonomiyi desteklemiyorum. Çoğu çalışma alanı gibi, bazı iyi yönleri ve bazı kusurları vardır. Ancak Ariely'nin "bedava"nın gücü ve sürüleşmenin sorunları üzerine gözlemlerinin bize öğreteceği bir şey varsa o da modern demokratik sürecin doğası gereği kusurlu olduğu ve liberteryenizmin ve hatta anarşizmin daha rasyonel seçimler olabileceğidir.


 

Yazar: Julian Adorney
Julian Adorney, Foundation for Economic Education'da (fee.org) yazar ve pazarlama danışmanıdır ve daha önce National Review, The Federalist vb. yayın organları için yazar olarak çalışmıştır.

Çevirmen: Utku Aslanoğlu

Editör: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı Mises.org sitesinin "Behavioral Economics and Irrational Voters" adlı yazısının çevirisidir.
113 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page